Bir zamanlar Orhan Boran ve Yuki’den sınıf atlamış, Tarık Gürcan’ın davudi sesinde enginlere yelken açmışdım . Daha sonra gazeteci Ümit Deniz’in oğlunun Çallı tarafından yapılmış duralit üzeri yağlıboya tablosunun, Pürtelaş sokakda, köhne arabalı bir eskiciye 2 şişe ucuz şaraba satılışına hayret ederek bakakalmışdım . İşte bu yüzden bu hafta size güzide medyamızdan başka bir ibret hikayesi geliyor …
Kavanoz dipli dünyamız, kimine kavun kimine kelek; Bazılarına ise elbetde baklava börek davransa da, tencere dibin kara benimki senden kara da var nasılsa bu yaşamda.
Ancak lekeli melek olur mu ardında alaleten ve kaktırarak dolaşanlar oldukça?
Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar guya diplomat kızı çok bilmiş bir kızımız varmış . Hırs ve ihtarasın gözünü bürüdüğü, heryerde ve her daim nöbetçi olarak şan, şöhret, para ve güç ararmış. Kadıköy’lü zengin bir aileye gelin gittikden çok sonra foyası ortaya çıkmış. Ancak, apartopar çocuğu ile kapının önüne konulmuş olsa da, o soyadının bedeli geri alınmışmış. Hemde mahkeme kararı ile. Eee sonunda hiç darılılırılmıymış?.
Önceleri bir ulusal kanalın ikinci kanalında, gecekondu mahallelerinin kapısını çalıp, o garibanları stüdyoya alıp, cam odada havadan para döküp sadaka toplatarak başlamış malum medyamıza girmeden once..
Derken, bir gazeteye kapağı moda yazarı olarak attığında çokdan zengin eşinden ayrılmış olarak belirivermiş.
Hemen bir çengelini köşelerdekinden birine atıvermiş.
Tanışımın o yıllardan geldiği hanım, Ömer Hayyam’ı bilmediğini sergileyivermişdi defilelerimizden birinde.
Kimi zaman holiganlar için karanfiller bile sermişdi merkezlerde.. Yürü ya kulumun gelişi, güçlü eşinin kanserden ölmesine denk geldiyse bile sonrasında gizli asıl hikaye..
Basın Ekspres yolu henüz şaha kalkmışdır. Selde yağmacı denen halk , Çiller’in topuk sesleri başlığından çok sonra oraya taşıttırılmışdır.. İşte o yıllarda, ilk kez müstakbel eşi ile bir kokteyle gidecek bu kadın elbise derdine düşmüş ancak kalçasının yarısını açıkda bırakan elbiseyi deneyince beyninden vurulmuşa dönmüşdür..O gün, o aynadan, sırtı dönük vaziyetde kendisini süzdüğünde gözlerdeki ihtiras beni bile ürkütmüşdür. Yıllar sonra aldığı elbiseyi hiç giymediğini söylerken ‘’Neden aldınız?’’ dediğimde ‘’ Siz arkasından bakılacak kadınsınız elbisenin dekoltesine bakmamalısınız ‘’ dediğimi hatırlatmışdır..
Günümüzde o günlerden bu güne silicon, botox ve yağdokusu ile yüzsüz yüzü ay parçasına dönmüş olsa bile o gözlerdeki hırs kıskançlık ve heraset aynen dururmuş yerli yerinde..
Kimi zaman ılıman islamcı kadın yazarlar ile milyon dolarlık rüşvet çantaların gezdiği lüks evlerde, kimi zaman sosyete düğünlerinde adeta ger ger geriniricesine gezse de;
Biliniz ki; Hem laik, hem demokrat, hem entellektüel, hem yardımsever, hem bilgin, hemde Anakraliçedir kendince..
Ancak giridiği her kurumda kadın kadını parçalar teriminin en belirgin örneğini sergilese de, son manevra biraz dikkat çekdi bu günlerde…Vatanını seven , bakanını kerizleyen olur mu olur, yarınlarda elbet olan biten doğruyu bulur …
Şarkıcıdan gazeteci oluyorsa , eh gazetecinin soyundanda şarkıcı olacakdır gayretle işte gerçekdir bu okuyun ibret ile..
Kıssa dan hisseye gelince,
Eski patroniçenin mezecisinden insan peynir yeme derdine girerse; Gün olur devran döner , keser döner sap geçmişdeki bazı kayıtlı belgelere söver mi sizcede?
Terzi yamağı Barbaros Şansal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder