Gölgeler düşüvermiş gözlerimin çukurlarına o sabah,
Hazin bir morlukla sarmaş dolaş …
Göz ucuyla baktım komisyona, vasıta beklerken ana haberlerde, inan itlerde bile olmaz ki böyle dalaş…
Hepsi Ermeni, hepsi Türk, hepsi Kürt, hepsi Arap;
Ama görünüyor işte hepsi harap.
Üstelik şeriatın şişirdiği hırsız ellerde haram bile değil o şarap…
Lpg satıcısı kamyonun, overlokçu cığırtkanlarının anonslarına karıştığı misali duygularım ve onurum da karman çorman.
Yamukrasi Futbolmasi kokuyor buram buram…
Taş sobada kaynamaktaydı oysa ben çocukken nine evindeki katıksız çorbam…
Çorbada tuzum olsun diyen haramilere ise meclis olmuş adeta yaban bir orman.
Keşke yeniden çizse Bedri Koraman ve seslendirse en nadide nağmeleri Sabite Tur Gülerman…
Kaldırım amelesinin yanık sesi de eşlik ediyor kurumuş mor menekşelerin sessizliğine şimdi klavyemde. Oysa Ülkü öğretmenin arpa şehriyeler ile yaptırdığı çember hala gözlerimin önünde ilkokuldaki ahşap sıramın üzerinde… Çok sular geçti köprünün altında tuz yüklü eşek geçti bir nebze nem almadan o sudan… Anladım ki dönmek çok zor o güne lakin tahta kafalılara akıllı tahta verseniz de nafile…
Ne şırınga işe yaramıştı ne de küplerde altın evde. Ne draje sakızı siyoniste vergi rekortmeni olsun diye şu aç ülkemde… Tablet tablet yuttururlar deseler de aslında lazım olan fitildir kullanılması gereken alan ise anal neticede… Çek şurubu üstüne. Biraz da aerosol ve deodorant ekle şimdi merhem niyetine. İstikbal göklerdeydi, şimdi ise istikrarsız itler sahnede…
Kokulusu yeni çıkmış silgim kaybolmasın diye kınnap ile boynumda. Tükürükle ısladığım Devlet Malzeme Ofisi’nin el altından satılmış yasaklı sabit kalemlerim ise ‘’ali topu at koş ali koş ‘’ dövüzleri ile saklı koynumda… Oysa E5 üzerindeki eski depoları bile kufi yazı ile medeniyet üniversitesi olmuş bir solukta hem de yanan Haydarpaşa garının yolunda… Christine Haydar yine gelmeli taze gelin olarak, alışın verişin konumlarına hem de Erkan Özerman yoluyla…
Kolalı yakam, mavi ve belden büzgülü pamuk saten önlüğüm ve meşin saplı okul çantam…
Yoktu ki zaten o yıllarda plastik beslenme çantam.
Bir katlanır akordeon lastik bardak ve yarım elma gönül alma. Komşunun bahçesinden çalınacak çok meyve vardı hala…
Ah o kenar süsü döşediğim çizgili defter.
Biraz harita metod ve biraz da resim iş dersine eşlik eder…
Mihsap zaten rengarenk, cetvel ise henüz şeffaf; oysa demir pergel paslı, gerisi öğrenmeye zifaf…
Sesci Aykut Gürel: Yayınla besmeleyle messelede bunu da; tam ön koltuğumda inan şu an bizim Demet Akalın oturmakta… Konum 11 000 metrenin üzeri Sırbistan semalarında ama aklımda yok İvana, yan koltuğumda üstad Yıldırım Mayruk uyumakta…
Jet set ekonomi klas, anladım ki bizim eğitim işi artık olmuş hafif yontulmuş odunumsu ama 5X10 kılığında inşaat işi bir kalas…
Mart ortası bir Lombardia yolculuğundan… Barbaros yazıyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder