O sabah, atelyeyi kilitleyip en önde gelen TMMOB kortejine usulca sokulduğumda, şaşkın bakışlara rağmen ekipte yerimi almıştım.
Nedense Alman konsolosluğu önüne geldiğimizde paslı teneke kutuların içinden tek tek geçirilerek arandık … Güya artık silahsızlandırılmış alandaydık…
Kimi yaşlı nine, kimi poşisi elinde, bazen bir bebek pusette hatta bir transseksüel elde bayrak ile… Akın akın geliyordu insanlar, emeğe bir el daha verip iktidarı saygıya davet etmeye…
Bir an 1976 -1977 geçti gözümün önünden…
Kanlı pabuçların yığıldığı ve panzerlerle it sürülerinin insanların üzerinden acımasızca geçirildiği günlerden… Yetmez ama “evet”çi rantiyenin, medya patronu koynundan alanı camdan seyrettiği güncelerden… Göz pınarlarım ıslandı hüzünden ama başımı bir kez daha vakurca diktim kendime olan güvenimden…
Hınca hınçtı kalabalık. Ama arasına kimbilir hangi imtiyazla sokulmuştu köfte ekmek ve balık? Her yerde su ve simit satıcısı, belli ki artık daha vahşiydi ekmek kavgası…
Zaman zaman nedensizce kalabalığın üzerine yaklaşan lacivert helikopterdi haddini aşan… Tesettürlüsü, kürdü, dürzüsü ve gürcüsü ama ağızlardaydı yalnızca kardeşlik türküsü… Halka halka halay çekiyordu halklar el ele. Hatta bir Amerikalı tişörtümü görüp resmimi çekiverdi, üzerinde Bush ve Hitler resimli “same shit different asshole’’ yazıyor diye…
Bazen bir kabin memuruyla bayrak salladık bazen de bir siyasi partinin kadın kolları il başkanı ile selamlaşıp hatıraları fotografladık… TGB, DİSK, KESK, CHP hepsi orada nedense bir tek AKP yoktu ortada?
Lalesi ile buluşadursun Türkiyem ama kedere kader değildir elzem…
Tiyatrocusundan seks işçisine, DTP ‘den TKP’ye herkes yerli yerindeydi de neden iktidar yoktu o gün Taksim eyleminde?
Sessizce ayrıldık haykırışların ardından. Birkaç dost soluklanıp dostluk edelim baabından… İstiklal’de ara sokakta bir nargile cafe vardı açık olan ve de oturulacak tek yerdi o gün neticede zorunlu durumdan… Ortam KCK ve polis dolu, biz altı marjinal zaruri buluverdik ortadaki masaya kurulup doğruyu…
İlk kez polisin kötü kötü bakmadığını gördüm.
Belki de ben sadece bir ünlüydüm…
Gün biterken alanın dağılan kalabalığından, bir anda baktım resmi yelekler çıkarılmış tüm masalar sivil olmuş çaktırılmadan…
Led ekranda eksik değildi ama ağzından tükürükler saçarak konuşan sözde bir bakan…
Eve dönüş yolunda, tabur tabur polis teknobarların ardında. Yan sokaklarda ise belli ki panzerler de zulalanmış arkasına… Biraz daha ilerleyince açık alana, bir de baktım ki kamyon kamyon çöp aracı ve temizlik işçisi dolu belediye otobüsü dizilmiş sıralarca yol buyunca…
Demek ki polis emekçi değil, demek ki ki iktidarın belediye işçisi de işçi vekil!
Çünkü lüks zabıta aracı kamyonetin arkasındaki temizlikçi değil.
Hepsi adeta tam teçhizatlı kameraman. Acaba neyi kaydedecekler bunca yaygaranın ardından? Ya da bu ülkenin hali sanırım gaipten gelen bir duman…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder