Depremin üzerinden çoktan dokuz ay geçmiş,
Ağır hasarlı stadyumda malum sermayenin mahşeri mitingi var.
Tribünlere çıkarılmayan halk guya kıyamet gibi zeminde toplanmış,
her gün çadırlarda cayır cayır yanan o çocuklar meğerse boşunaymış…
Elimde, Yıldırım Türker’in son yazısı ve bir de resim,
Sanki Serdar Ortaç bestesi seçmişim.
Çerçeve değil resim arıyorum.
Boş işlere dalmışlar takiyyeden hepsine şaşıp kalıyorum ..
Unutmak mümkün mü Yunus’un enkaz altındaki o son bakışını?
Geç müdaheleden yitirmiştik zar zor kurtarınca yaşamını.
Bir internet kafade yakaladı onu ölüm.
Şimdi altın varak çerçeveye de koyduk anısını.
Anasını almadan gitti Yunus sessizce.
İbretle izliyoruz çadır olamayan Van’ın karşısındaki Hatay’ı konteynırkent ile.
Alayın düpedüz leş bir belgesi bu..
Sadece midem bulanıyor artık bu satılık biatı görünce.
Dehşetin ve cehaletin utanmaz fotoğrafı karşımda.
Hemen ardındaki film de gişe rekoru sahibi olur nasılsa.
İpek eşarplı pahalı çantalı bacılar koşu pistinde.
Ama aklı selim kalmadı ki koşalım biz adam olanın izinde.
Sanki başarının plastik profile yaldız sürülmüş çerçevesi armağan.
Baktıkça içim artık ağlıyor, oluyor darma duman.
Söyleyin hangi zihniyettir bunun anası?
Anlamadım inanın bu neyin kafası?
Van depremi anısına Yunus’un bu unutulmaz belgesi.
Şimdi fahri doktoranın olsun mu çakma yaldızlı sureti ?
Pişmiş kelle gibi sırıtarak bakıyorlar.
Bana bunların hepsi sanki nekrofili dedirtiyorlar.
Kopyalayın bu resmi asın duvarlara.
Atatürk’ün portresi yerine tüm sokaklara ve resmi kururmlara.
Ampul gevşek laflar gevrek.
Resmi iktidarın basiretsiz resmini tarihe geçirmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder