Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

21 Ekim 2012 Pazar

Okusaydım cerrah olmak isterdim



Beş yıldızlı bir otelde günde ortalama 19 oda temizleyen Muammer Eken'le tanıştırıyor bizi Barbaros Şansal. Birlikte oda temizliği yaparken 'odaları nasıl temizler, hayattan ne bekler, ne olmak ister, nasıl insanlarla karşılaşır sorularına yanıt arayan Şansal, Muammer'in hayallerine de dokundu.


O gün WOW Otel'deki odamdan tam çıkmak üzereydim ki, kapının üç kez 'Housekeeping' diye seslenilerek vurulmasıyla dostane bir ses duydum. Kapıyı açtığımda gözlerinin içi pırıl pırıl gülen genç bir delikanlıyla karşılaştım. İyileşecek hastanın doktoru ayağına gelirmiş misali koridora fırlayıp hemen bir üniforma da ben üzerime geçiriverdim ve Muammer Eken'i de odaya alıp temizliğe giriştim.

- Askerden yeni mi geldin?Evet, ağabey; Kıbrıs, Lefkoşa'da yaptım da geldim.

- Ben de birazdan Kıbrıs'a gidiyorum, o yüzden acele etmeliyiz.Acele etmeyin Barbaros Bey. Ben piyade jandarma olarak yaptım askerliği. Sakindir Kıbrıs, pek olay olmaz. Hem Kıbrıs kaçmıyor ki, uçağınız kaçta?

- Olay yok mu yani Kıbrıs'ta?Tek tük olur. Onlar da sonradan gelip oraya yerleşenlerden çıkar. 

- Nereden aklına geldi otel ve kat hizmetleri? Askerden önce konfeksiyon atölyesinde çalışıyordum, reçmeci, overlokçu olarak.  Teyzem bu tesiste 2009'dan beri çalışıyordu. Bana da askerden dönünce 'Gel, bak. İş güzel. Sigortası da var. İmkanlar iyi' dedi. Ben de geldim işte.

- İyi de sen bunun eğitimini almamışsın. Nasıl kabul ettiler?Almaz mıyım? 6 gün eğitim aldım, demek hızlı öğrenmişim ki, tek başıma servise verdiler beni. Tecrübeli bir eleman eğitiyor elbette. Misafirle nasıl konuşulur, oda nasıl bakım ve temizlik görür, hepsini öğretiyorlar. Nerede para var, nerede para yok da buna dahil.

- Ne demek o ? Şöyle; Eğer yatağın üzerine bırakılmışsa o bahşiştir ama başucu ya da çekmecedeyse unutulmuş paradır. Bahşiş bekleyerek iş yapmayız zaten. İşimiz bu, seve seve yaparız.

- Kaçta başlar mesain? Normalde üç vardiya burası. Bugün sabah 08.00, akşam 16.30 çalışıyorum.

- Kaç oda bitiriyorsun günde?18-19 odayı rahat toparlarım ama bazen yoğunluğa göre 15 oda da olabiliyor.
Vakit kaybetmeden çarşafları toparlıyoruz. Aslında misafirin bunu yapması yasak ama her zamanki afacanlığımla ben bunu zorunlu kılıyorum. Son derece terbiyeli ve pırıl pırıl elleriyle biraz sıkılgan olsa da bana yardım etmekten geri durmuyor

- Nasıl yürür bu işler? Odada biri olup olmadığını nasıl biliyorsun?Elimize bir rapor verirler; misafir çıkacak, ya da odada olma ihtimali var ya da misafir çıkmış. Ama biz her kapıyı, girmeden 3 kez tıklar ve geldiğimizi haber veririz. 30'ar saniye bekleyerek ve her zaman yavaş gireriz.

- Peki, ses soluk yok ama girdin içeride insan var...Oluyor bazen. Hatta tepki de veriyorlar, 'Ben kapıyı açmadan nasıl girersin?' diye.

- Ya banyodaysa? Duymadı ve sen girdin misafir çıplak! Ne yaparsın bu durumda?O zaman büyük problem var demektir; kızarıyoruz, utanıyoruz ve özür dileyerek çıkıyoruz.

- Nereden başlıyorsun temizliğe?Öncelikle arabayı duvar kenarına alır, odaya girince genel kontrol yaparız. İlk iş olarak çöpü toplarız. Odaya ait olmayan her şeyi alırız. Eğer unutulmuş bir şey varsa, kayıp büromuza yollarız.

- Avrupalı ile ABD'li arasında nasıl farklar var?Temizlik konusunda Arapların üzerine kimse yok! Tek başlarına kaldıklarında bile insanın odadan içeriye girmek içinden gelmiyor. 

- Niye? Ne yapıyorlar?Sanki aylardır hiç yıkanmamışlar gibi küvet kir ve yağ bağlıyor. Temiz misafirlerimiz arasındaysa ABD'li, Avrupalı özellikle İngilizler var. Ama en temizi Japonlar... Odaya girdiğimizde çöpü toplamış oluyorlar. Yataklarını bile düzeltiyorlar. Hatta çarşafları çıkarıp, katlayıp koyan da var sizin gibi. 

GÖZÜM YÜKSEKLERDE
- Ünlülerle karşılaşıyor musun hiç? Lobide ya da toplantı salonlarında görüyoruz, odada karşılaştığım ilk sizsiniz.
Mahcup gözleri bana, 'iş yapma' dercesine bakıyor ama son derece eğlendiğinin de farkındayım. Yıllardır otel odalarında geçen hayatımda hep kat hizmetlilerinin nasıl insanlar olduklarını anlamaya çalışırım. Bu yüzden hazır yeri gelmişken ve sohbet koyulaşırken Muammer'i biraz daha tanımaya karar veriyorum.

- Buradan çıkıp evine gidiyorsun. Evde de banyoya girmeden kapıyı 30 saniye arayla üç kez tıklatıyor musun?
Evde kim var, kim yok bildiğimden ben direkt girerim.

- Peki, evinizde senin kapın vurulur mu içeriye girilirken?Bak işte o şart. Odama girilemez.

- Ne var odanda öyle gizli?Annemlerden gizli bir şey yok. Belki müsait değilim, biriyle konuşuyor olabilirim. Odamda özgürüm.

- Mesleğinde hedefin var mı?Valla gözüm yukarılarda. Bir bellboy olabilirim. Misafirlerle daha yakın olmayı seviyorum. Servis ve hizmette daha öne çıkmak istiyorum.

- Otelde imkanlar nasıl?Çoğu yerde, çalıştığınız zaman maaşınızı alamazsınız ve sigortasız, ortada kalırsınız. Burada her şey vaktinde ödenir. Yemesi, içmesi hepsi çok güzel. Hele de patronumuz, tam bir ağabeydir. 

- Ya diğer arkadaşların? Senden iyi ya da kötü diye tanımlar mısın? Yani Ayşe'nin odası kontrol ister, Fatma istemez gibi? Her yerde vardır ama burada Mahmut Uzel var. O bir oda yaptıysa, kimsenin bakmasına gerek yoktur. İşimde örnek aldığım insandır.
Yaptığı işi şevk ve tutkuyla yapmasıdır insanı var eden durum. Arabayı beraber iterken bile elime aldığım fırçaya itiraz edip, 'Barbaros Bey, yapmayın! Amirlerimiz kızar bana' diyecek kadar da erdemli Muammer. 

- Peki, mesleğin bu olmasaydı ne yapmak isterdin? Hem konfeksiyon hem de triko makinelerinde ustalığım var. Onda devam ederdim.

- Bana rakip mi olurdun? Ne mümkün Barbaros Bey!
- Madem tekstil biliyorsun ve kostümle çalışıyorsun, giyilen kostümler konusunda defo veya rahatsızlık olduğunda rapor ediyor musun işletmeye? Ya da madem hem servisi hem de işi bilen biri olarak koleksiyon yapmayı düşünmez misin?Kıyafetlerimiz de güzel ve rahat zaten ama bir eksiklik ya da imalat hatası görürsem, elbette işim aşım olduğu için hemen bildiririm amirlerime. Burada yüzlerce insan ekmek yiyor ve ekmek kolay kazanılmıyor. Neden işletmemiz boşa para haracasın ki? Onlar yatırımlarını personellerine yapan insanlar. Zaten sökülme, yırtılma olursa kendim tamir ederim, terzihane yoğunsa.

- Evlilik var mı peki?Daha yaşımız çok genç.

- Kaç çocuk istiyorsun?Çocuk istemiyorum.

- Duymasın Başbakanımız.Annem, torun ister elbet ama ileride. Hele bir kendimizi kurtaralım. Beş kardeşiz, üç kız, iki erkek. Eve ekmek götürüyorum. Kazandığım bana da evime de yetiyor ama ev kurmak için tasarruf yapıp hazırlıklı olmalı.

- Son bir soru... Liseyi bitirdin mi? Ortaokulu bitirdim, okuyup beyin cerrahı olmak isterdim. 

- Niye? Beyinsiz mi bu ülke?Kahkahalar nihayet patlıyor. Havva Hanım ise sese gelmiş ve hayretler içinde bize bakıyor ve ben son sözlerime giriyorum.

- Ama sen de odaların doktorusun. Her gün hasta oluyor üstelik bu odalar ve sen onları yeniden sağlıklı hale getiriyorsun.Hayalimdi... Okusaydım, olurdum ama dışarıdan liseyi mutlaka bitireceğim. 

- Diyelim ki okudun. Dışarıdan tıp fakültesini bitirdin ve yıllar sonra beyin cerrahı olarak bir kongreye gittin. Kat hizmetlisi o sabah kapıyı üç kez tıklattı... Önce yatağımdan kalkar, kendimi düzenlerim. Sonra kapıyı açarım ve 'Buyurun' derim. Cevap belli, 'Oda temizliği' diyecek. Benim de cevabım belli. 'Gerek yok, ben yıllarca o işi yaptım, oda benim...'
Odaların hepsi şimdilik Muammer'in. Bir küçük odada tertemiz yüreğiyle koca koca odaları hak ediyor eminim. Saygı ve sevgiyle vedalaşıp asansöre yürürken, o da arabasını diğer bir odaya itiyor. Bu pazar, bu yazıyı okuduğunda belki de şimdi gülümsüyor... Havalimanına vardığımda bir başka görevli elindeki püskül paspasla  geçerken göz göze geliyoruz. Sanki az önce yaptığım röportajı bilircesine gülümseyip 'Güvenli uçuşlar Barbaros Bey' diyor ve günler beni bakalım haftaya kime götürüyor?

http://www.aksam.com.tr/okusaydim-cerrah-olmak-isterdim--145400h.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder