Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

26 Aralık 2012 Çarşamba

DEVEYE DİKEN


İçimdeki kendi nefesim!!!
Geçenlerde Qatar-Dohadaydım. Konuk olduğum ailenin genç ferdi, Qatara Village adlı bölgedeki Wzaar denen balıkçıya davet etmişti beni... Sol masadan helaya ancak 150 adımda gidilen, dev bir balık lokantası işte. Tüm tezgahlardan çeşitli deniz ürünlerini seçtiğiniz, tartı ile fiyatların belirlendiği, yüzlerce insanın sürekli açık mutfaklarda çalıştığı büyük bir işletme. Güneşli ve 25 derecelik hava ısısında ve de aralık ayındaydık o anda. Ancak koca tesiste, çoluk çocuk, genç yaşlı dev bir kalabalık vardı masalarda. Bu karşın ne bağırtı ne çığırtı. Medenice yemek yiyor, kısık sesle sohbet ediyorlardı kendi aralarında..
Karşımdaki dev ekrana takılıveri gözlerim. Canlı yayındaydı koşturan Arap yarımadası develerim. Önce tam anlamadım ne olduğunu, malum deve yarışı oyunuydu. Ancak zaman geçtikçe, göz Cuma takıldı tüm detaylar. İşte o an anladım ki, deveye diken batarsa değişirmiş bakışlar.
Siz deyin elli, ben diyeyim yüz. Aynen Veli Efendi misali bir deve koşusu parkuru çöl de, hem de dümdüz... Yan yana art arda koşuyordu develer ama üzerinde yoktu minyon seyisler... İşte o an sordum yanımdaki beyefendiye? Nasıl koşuyor bunlar tek başlarına diye? Hemen cevap verdi gülümseyen yüzüyle; "Dikkatli bak, üzerlerindeki robot seyisler" diye... 
Evet, bir makina vardı sırtlarında, deve bastonu takılı kolunda. Çat pat vuruyor kalçalarına devenin, güldüm haline bu güngü gezegenin.
Sofrada biraz mavi yengeç yanında biraz da hamur balığı. Sohbet gittikçe koyulaşırken, gözümün ucu yine ekranda izliyordu akışı. Bu kez, develeri çözmüştüm ama parkur yanındaki 4 çeker araçları henüz yeni görmüştüm. O da ne? 
Sunrooftan ayağa kalkmış beyaz entarili adamlar, çığlık çığlığa bağrımaktalar. Develer bir parkurda, araçlar hemen yanındaki koşu yolu yarışında.
Biraz salata biraz da portakal suyu ama sonuç yine ekrandaki durumdu...
Sonradan anladım, ellerindeki uzaktan kumandalı joystickler ile develerin üzerindeki robotların değneklerinin vurulduğunu. Hangi deve öne geçse, onun kumandacısına yol veriyordu diğer arçaların kuyruğu . Yani develer, 4 çekerlerden yönetiliyordu...
Sonra öğrendim ki, bir deve 8 000 000 riyal yani 1 milyon dolar. Yanında araç kumanda robot da olunca, gazdan gelir boşları bu oyunlar. Birden aklıma geldi, apronda kanlar içindeki kurban deve. Tekme, yumruk, kelle kavga eden yurdumdaki serserilerde. Oradaki püskülleri vurur birbirine erkekler, eğer darp ederlerse şeriat mahkemesine gider.
Sonunda bir küçük Arap kahvesi yokken bile telvesi...
Bu durumda deveye diken adama uygarlık mı olur miken dedim içimdeki kendi nefesimden?

18 Aralık 2012 Salı

O GÜN SİLİVRİDEYDİM.. Ya siz?


Ana, bacı, kardeş dökülmüştü yollara... Silivri ne kadar uzak sanılırdı; meğerse ne kadar da yakınmış kenetlenmiş kollara.
13 Aralık 2012 idi... Güne erken uyanmış, yıkanıp traşımı olup, pırıl pırıl hazırlanmıştım. 2 dostumu ve yardımcımı da yanıma alıp, araçla 100 kilometrelik yollanmıştım. Kara toprağım üzerine dikilmiş, boy boy istif binalarını yalayarak geçtik şehirden; şehir bitti ama koca koca inşaatlar kesmedi hızını tarım tarlaraının yüzeyinden. Otoyoldan tali yola geçip Silivri giriş kapısına vardığımda izin vermedi jandarmalar, kalabalık bahanesi yapıp hakkımıza. Yürüdük dağ bayır demeden ceza infazın karşı köyüne, bir de ne görelim imar kaldırım gaz borusu delmiş deşmiş küçücük köyü bile. Vadinin tarlaları arasından dalıverdik toprak yola. İşte oradaydı ceza infaz ve de camisi tam karşımızda. Çok geçmedi ki saplanıverdik çamura. Bir de Ankaralı aile ardımızda.
Neyse ki 4 çeker bir sivil yetişti, attı çekme halatını. Zar zor olsa da arkamızda bırakmıştık adeta çamur tarlasını. Buz tutmuştu sulaklar oysa. Bu nasıl medeniyet dedirtiyordu, en yakın patikanın soyuna.
Manzarada binlerce otobüs. Kilometrelerce yürüyünce yollar oluyor düz.
Neyse ki vardık meydana. Ama salona giriş yasaktı malum şahıslarca. Genç, yaşlı, çoluk çocuk el ele; İzmir, Ankara, Bursa, Hakkari hepsi kentlenmiş bir kere.
Hergelelerin ergenekonu yine sahnede...
Yüzbinler elde bayrak ve pankart, bu kez sorun değil mi mesele...
Jandarma bile gülümserken, halka nedir bu nobran kimliklerin vurduğu yafta.
Menderes'e iade-i itibar ama Deniz Gezmiş, Mahir Çayan'a hayat oldu ağaçtan bir dar...
Sadede gelelim
Dolmabahçe ahırlarında minyatür ayaklanması var boyalı kuştan,
Oysa sanat nal toplar at kılıklı hayruştan,
Bir de saded yerine kokteylde sahlep ikramı,
Ay bir de olsa mahlep fermanı,
Ne alaka demeyin burada Silivrisi varsa orada da takiyenin sivrisi var,
Nasılsa devran dönüp, ecdad gerçeği çıkınca ortaya,
P*ç olsak neye yarar...
Diyarbakır'a da gideceğim, Metris'e de nasılsa f tipi derken, bilmeden girmişiz kahpe sitmin acımasız gerdeğine.
Bekleyin ve görün derim, içeride olanların hepsinin anası var, babalara gelmeyin emi şekerlerim!
http://www.anneboyutu.com/yazar?barbaros-sansal-o-gun-silivrideydim&ArtId=12215

11 Aralık 2012 Salı

Barbaros Şansal'dan Bomba Gibi Röportaj !





Renk farkı ayıp artık tek tip nüfus cüzdanı olmalı

Ahmet, Mehmet ya da Osman... Mavi nüfus kağıtlı bir başka T.C. vatandaşı... Çağla Şıkel ve Demet Akalın’a benzetildiği için bu adı aldı: ’Çağla Akalın’. Makyaj için kullandığı tertemiz aynasını bu kez toplumun ahlaki kirliliğine tutuyor.

Bakın bakalım Çağla bu hafta bize neler anlatıyor?

Uzun zamandır takibe aldığım Çağla’yı yakalamak için yollardaydım. Çalıştığı kulübe telefon açıp onu bu söyleşi için ikna etmeyi başarmıştım. Adeta 2. Dünya Savaşı’ndan çıkmış Taksim’i aşıp kararlaştırdığımız sokak arası adrese geç de olsa vardığımda beni bekliyordu. Göremediklerimiz, söylemediklerimiz ve duymadıklarımızı konuşmak üzere lafa girdi.

× Nasıl bir hayat yaşadın?
24 yaşındayım, İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Babamın kunduracı atölyesi var, erkek ayakkabısı ve merdane işinde çok iyi. Kardeşlerimin çoğu tekstilci, dokuz kardeşiz, dört kız, dört erkek, bir de ben!

× Durumun sorun oldu mu aile arasında?
Anneme, ’Senin dokuz çocuğun var ama benim bir tane annem var’ dediğim gün kabul etti. Cinsel tercihimle ilgili sülalemle dahi sorun yok artık.

× Nerede okudun?
Bakırköy Taş Okulu’nda...

× Sonra devam etmedin mi?
Hayır, pantolon giyme zorunluluğu olduğu için reddettim. Şu an ki serbest kıyafet yasası o zaman olsaydı belki de okurdum.

× Şu anki yasayı bilmem de şuanki zihniyet buna izin verir miydi sence?
O da ayrı bir konu zaten. İrkildiğini fark ediyorum, kahvesinden son yudumu alıp fincanı tabağa koyuyor. Üzerini değiştirip çeşit çeşit poz vermek üzere içeri geçiyor. Merdivenlerden peşi sıra indiğimde loş ortamın sağında solunda üç beş kişi muhabbete dalmış, ekrandaki erotik erkek klipleri, az sayıda kadın, mekanı adeta kabareye çevirmiş. Biraz fotoğraf çekildikten sonra bu kez barın köşesine geçip devam ediyoruz. Tam da Zeki Müren’in gladyatör kostümlü posterinin dibinde oturuyoruz.

CANLI YAYINDA EŞCİNSEL TARTIŞMASI (VİDEO)

× Bugünlere dek hangi işlerde çalıştın?
Çok yerde çalıştım. Stilistlik, kuaförlük yaptım. Triko ve ayakkabı işinde...

× Kundura yapabilir misin?
11 yaşında babam beni çırak olarak başka firmaya, alt kattaki atölyeye vermişti. Sanırım kendisi erkek ayakkabısı yaptığı için benim de zenne ayakkabısı yapmamı istemişti. Çırak olarak girdiğim işyerinde altı ayda ustabaşı oldum ve o yaşımda altmış beş kişi emrimde çalışır hale geliverdi. A’dan Z’ye ayakkabı da yaparım, bir gelin başı da, elbise de dikerim. Bir tek çocuk doğuramıyorum.

× Peki, ne zaman karar verdin böyle yaşamaya? Çünkü bu coğrafyada çok zor..
Altı yaşından beri böyle hissediyordum zaten. İlk başlarda bocaladım. Ergenlik dönemimde psikologlara ve çevremdeki eşcinsellere danışarak kararlarımı almaya ve tedaviye başladım. Sonra aileme açıldım, doktoruma güvenmeyip beni başka doktorlara da yönlendirdiler. ’Bizim çocuğumuz nazik, öyle bir şey olmaz’ dediler ama sonuç aynı olunca değişen bir şey olmadı tabii ki... Mutlaka her hafta aile yemeğinde buluşuruz. En çok da halamı severim, en yakını odur bana.

× Kabalık mı, eşcinsellik mi kötü şey?
Yok canım. Başta eşcinsel olduğumu değil, daha naif, daha kibar, daha sakin bir çocuk olduğumu kabul ediyorlardı sonradan da konuyu kabullendiler. Zaten yapacak da bir şey yok, sonradan olunmuyor ki sonuçta.

BARBAROS ŞANSAL DOBRA DOBRA KONUŞTU (VİDEO)

× Cinsiyet değiştirdin mi peki?
Asla. Çok mutluyum bu halimden. Hala ayakta işeyebiliyorum.

× Herkesin duyguları ve tutkuları var. Peki, aşk var mı aşk?
Ben aşkı İzmir’de bir kişide tattım. Aynı zamanda da hem aşkı, hem nefreti ondan öğrendim.

× Nasıl oldu bu iş?
Bir anda oldu. Kapıyı açtım ve Eros’un okları gözüme saplandı. Sırılsıklam aşık oldum... İnternette tanışmıştık, uzun süre kamera aracılığıyla görüştük. Tanışmak istedi, ben de davet ettim, öyle başladı işte ama sonra başka travestilerle birlikte olmaya başladı ve nefret ettim.

BARBAROS ŞANSAL BÜLENT ERSOY KAVGASI (VİDEO)

× Ya bugün?
Yalnızım şimdi. Sürekli çalışıyorum. Hem burası var, hem de ekstralar, yatlara özel davetlere çağırılıyorum. Her kesimden dostum var. Mendil satan kadın da arkadaşım, milyarder iş adamı da. Sadece şarkı söylemem. Bazen oturup saatlerce sohbet ederler benimle ama toplum öyle bakmıyor bize. Bu işlerin dışında da yapabileceğimiz çok şey var aslında. Arkadaşlarımız da önce başka alanlarda çalışmak için mücadele ediyor ama sonunda çoğu pes edip yine toplumun isteğiyle seks işçiliğine dönüyor. Doğuştan asi ruhum olduğu için mücadelemi bırakmadım, bırakmayacağım. Camiye gidip namaz da kılarım, gece kulübüne gidip flört de ederim. Kimse bana karışamaz kimse beni yargılayamaz çünkü sırat köprüsünden bir tek ben geçeceğim.

× Neden adın Çağla Akalın?
Daha önce fiziğimden dolayı herkes bana ’Çağla Şıkel’ derdi. Bir gün saçımı sarıya boyattım ve dökülen kirpiklerim nedeniyle protez kirpiğe başladım, bu kez de ’Demet Akalın’ dediler. Onlara benzemekten çok mutluyum. Hep ’Kardeşi misin?’ diye soruyorlar hatta fotoğraf çektirenler bile var arkadaşlarına hava atmak için.

× Peki bu hayatı yaşarken toplumun ikiyüzlülüğüyle karşılaşıyor musun?
En keyif aldığım şey o iki yüzlülüklerini yüzlerine vurmak. Sanat camiasından bir menajer arkadaşım var, klüplere takılır erkek bulmak için, bizimle çok samimidir. Ama sokakta görsen tanımaz seni. Neymiş, anlaşılırmış eşcinsel olduğu... Zavallı! Zaten herkesin bildiğini bilmiyor mu?

× Elinde mavi kimlikle devlet dairesine gittiğinde sorun yaşıyor musun?
Çok rahat bir şekilde çıkarıyorum kimliğimi, polis bile olsa... Ama ayıp artık bu renk farkı. Tek tip kimlik olmalı... . Ayrımcılığı sokaktaki değil devlet yapıyor. Bir defasında Kıbrıs’a gidiyorum, giriş yaparken kimliğimi verdim garip garip baktılar. Gülümsedim geçtim.

× Sonra herkes sordu, ’Nasıl girdin?’ diye... Malum Kıbrıs’ta da eşcinsellik kanunen suç, travesti almıyorlar.
Bir defasında savcılıktan bir kağıt geldi, karakola götürmem gerekti. Ben de tebligatla birlikte gittim. Çaycı kadın ve bir kadın memur bana bakıp bakıp fısıldaya fısıldaya gülüşmeye başladılar. Herkesin işini yapıyorlar ama benimle asla ilgilenmiyorlardı. Sonunda dayanamadım ve kalktım yanlarına gittim. ’Ben haklarımı biliyorum, sizi dava ederim lütfen işimi halledin’ dedim. Bilinçli olursan kimse sana bir şey yapamaz. Ama taşkınlık yaparsan haklı bile olsan suçlu olursun.

× Örgütlü eşcinsel dernekleriyle bir ilgin var mı?
Önceden çok katıldım hala aktivistlere destek veriyorum ama baktım ben ayrı dünyada yaşıyorum. Sosyal medyayı kullanıyorum daha çok. Blog yazıyorum. Hem medyayla hem de STK’larla bu sayede iletişim kuruyorum.

× Çok genç ve güzelsin şimdi hayat güzel peki ya ileride ne hayal ediyorsun?
Adı üstünde hayal işte ama benimde kendimce planlarım var. Tekirdağ taraflarında bir çiftlik sahibi olmak istiyorum. Tavuklarım olsun, köpeklerim olsun... Sakin bir hayatım olsun isterim.

× Ben çok baskı gördüm hala da görüyorum ya sen?
Pantolonlu dönemimde bazı olaylar yaşadım ama toplum bana ’Ya kadın olacaksın ya da erkek, asla arada olamazsın’ dedi. Ben de kadın gibi olmayı tercih ettim. Ama bu sefer toplum bana erkek gibi davranmayı tercih etti.

× Bu etrafa karşı kendini saklamak için olabilir mi?
Çok arkadaşlarım var, bürokratlar gibi takım elbisesiyle gelip içinden pembe tanga çıkan. Bazen de iş çantalarından gecelik, ruj, jartiyer çıkar. Temiz getirdiklerini kirleterek temizlenirler.

× Tehlikeli boyutu nedir?
Cinsiyet değiştirdiğinde ayrı bir kadın dünyası var. Erkekler bile seni kabul eder ama kadınlar kadın olan erkeği asla! En ufak bir anlaşılmada infaz başlar. Dışlanır ve yalnızlığa mahkum olur. Hatta cinayete kurban gidersin.

× İşin ’günah’ boyutu da var tabii
Tabii. ’Beni günaha soktun, kadın zannetmiştim’ der kesiverir boğazını biri. Çalınca, cinayet işleyince, dolandırınca, yalan söyleyince, tecavüz edince günah değil de sırf bu yüzden ölmeyi hak ettiğini düşünmek çok acı işte. Alkol, kumar, uyuşturucu Lut Kavmine uğramamış sanki. İlahiyatçılar bile çıkıp hedef gösteriyor masum insanları. Aslında hepsi cehaletin kör anahtarı. Bu kadar hortumcu oldu bu ülkede, onlar kutsal mı yani? Tirajı düşen ünlüler, siyasetçiler, eşcinselliğe saldırıyor. Cemaati azalan cami imamı bile kullanıyor eşcinselliği vaazlarında, sonra da masör oluyor en marjinal hamamlarda. Eşcinsel eşcinseli gözünden anlar zaten, bu da yaratılıştan gelen bir özellik.

Bir an yerimizde saydığımızı anlıyorum. Göz göze bakışlarımızda seks yok ama aşk ve dostluk var. Usulca izin istiyor benden sahne zamanı geldiğinden... Müşteri doluşmuş dükkanda artık sıra onun... Hafriyat denizine yeniden yol almaya çalıştığımda daha da büyük atmak istiyorum adımlarımı hatta koşar adım... Aydınlığa, özgürlüğe ve yarınlara ulaşmak için. Bakalım bu koşu haftaya bizi kime ulaştıracak?

http://www.magaxin.com/D/Turkiyeden/barbaros-sansaldan-bomba-gibi-roportaj.html

10 Aralık 2012 Pazartesi

VİCDANIM OMZUMA DOKUNDU



Kalbimde yer kalmamıştı...
Dalgın gözlerle çakır keyif geçiyorum koca kentin tarumar meydanından. Etrafımda umursamaz bir kalabalık vardı her zamanki gibi geçmişte kaybolan.
Bir yanda kadın satıcıları bir yanda işportaları hatta bir de dilenerek saz çalan.
Keşmekeşin sesi dingin adımlara dönüşmüştü o gece kontrolsüz anlaşılan...

Tam meydanın ortasındayım ki, kınnapa mahkum kapalı bir simit aracının önünde gecenin son sigarasını ateşlemek için durdum. Hemen önünde ders kitabını açmış, önü su ve mendil dolu çocuğu geç farkettim. Başı önde elindeki coğrafya kitabındaki gezegenler resmi çekti dikkatimi... Yanık sigaramdan bir nefes çekip birkaç adım uzaklaşırken saatime bakıverdim. 03:30 suları. Hava sıfıra yakın, rutubetin tadında bir soğuk. Omuzuma dokundu vicdanım, kalbimde yer kalmamıştı meğerse içi dolmuş yıkık umutlarım. Usulca döndüm ve çektim resmini. Sessizce köşeye uzanıp dokunuverdim aynı telefona elimi. Önce çocuk şubesini aradım bir yardımım olur diye. Onlar gelene dek, tam 2 saat bekledim otelin köşesinde. Başı önde küçük çocuk oradaydı oysa hala sabahın 4'lerinde…

Usulca yanaştı sivil araçtan inen 3-5 adam. Belli ki alışmış kitabını okuyan çocuk başını kaldırmadan. Bir müddet konuştular sesli sessiz, sonra topladılar suları, mendilleri gözlerdeki bakışlar anlamsız ve densiz... Alışkındı oğlan belli, hiç reaksiyon vermedi. Yine usulca bindiler araca, istikamet çocuk polis merkezi mutlaka. Adımlarım yokuş aşağı vurdu beni. Bir müddet sonra aradım aynı merkezi... Nazikçe bilgi verdiler isim vermeden. Ailesine haber verilmişti, kimbilir bu kaçıncı gece operasyonuydu her telden.

Henüz birkaç yüz metre geçmişti. Sarı benekli engelli taşlarından adımlarım beni henüz asfalta geçirmişti. Sol yanımdan vurdu aniden bir motorlu bir araç, yolcu koltuğuna bakarken şaşırdım o an aramızda yoktu bile tek bir ayraç.
Ne yapıyorsun dediğimde sol camdaki polisi gösterdi bana. Memur aniden arabayı çektirmişti yol kenarına. Bir müddet tartıştık sarı yağmurluklu memurla, birkaç izbandut daha dikiliverdi bir anda. Neyse ki sonunda anlaşıldı durum ama bir de ne göreyim, polis aracı karşımdaki kaldırımın başında hem de tam engelli geçiş taşlarının üzerinde nobran bir edayla...

Kopmadı film. Aynı teraneydi zavallı memlektim. Çürüyor kurtlanıyor sistem. Neredeyse içimde her şeye sistem. Gaz, suya, copa vurduk tartışırken konuyu. Sendika meselesi bozuyordu belli ki memurun huzurunu... Sabahın 5'lerindeydik çoktan derken genç yaşlı birkaç kişi daha toplanıverdi oradan buradan...

Ne mi oldu sonuç?
Ne olacak; hayat p*ç gerisi koca bir hiç işte.

http://www.anneboyutu.com/yazar?barbaros-sansal-vicdanim-omzuma-dokundu&ArtId=12199

9 Aralık 2012 Pazar

Renk farkı ayıp artık tek tip nüfus cüzdanı olmalı




Ahmet, Mehmet ya da Osman... Mavi nüfus kağıtlı bir başka T.C. vatandaşı... Çağla Şıkel ve Demet Akalın'a benzetildiği için bu adı aldı: 'Çağla Akalın'. Makyaj için kullandığı tertemiz aynasını bu kez toplumun ahlaki kirliliğine tutuyor. Bakın bakalım Çağla bu hafta bize neler anlatıyor?
Uzun zamandır takibe aldığım Çağla'yı yakalamak için yollardaydım. Çalıştığı kulübe telefon açıp onu bu söyleşi için ikna etmeyi başarmıştım. Adeta 2. Dünya Savaşı'ndan çıkmış Taksim'i aşıp kararlaştırdığımız sokak arası adrese geç de olsa vardığımda beni bekliyordu. Göremediklerimiz, söylemediklerimiz ve duymadıklarımızı konuşmak üzere lafa girdi.

× Nasıl bir hayat yaşadın? 24 yaşındayım, İstanbul'da doğdum, büyüdüm. Babamın kunduracı atölyesi var, erkek ayakkabısı ve merdane işinde çok iyi. Kardeşlerimin çoğu tekstilci, dokuz kardeşiz, dört kız, dört erkek, bir de ben!

× Durumun sorun oldu mu aile arasında? Anneme, 'Senin dokuz çocuğun var ama benim bir tane annem var' dediğim gün kabul etti. Cinsel tercihimle ilgili sülalemle dahi sorun yok artık.

× Nerede okudun? Bakırköy Taş Okulu'nda...

× Sonra devam etmedin mi? Hayır, pantolon giyme zorunluluğu olduğu için reddettim. Şu an ki serbest kıyafet yasası o zaman olsaydı belki de okurdum.

× Şu anki yasayı bilmem de şuanki zihniyet buna izin verir miydi sence? O da ayrı bir konu zaten.
İrkildiğini fark ediyorum, kahvesinden son yudumu alıp fincanı tabağa koyuyor. Üzerini değiştirip çeşit çeşit poz vermek üzere içeri geçiyor. Merdivenlerden peşi sıra indiğimde loş ortamın sağında solunda üç beş kişi muhabbete dalmış, ekrandaki erotik erkek klipleri, az sayıda kadın, mekanı adeta kabareye çevirmiş. Biraz fotoğraf çekildikten sonra bu kez barın köşesine geçip devam ediyoruz. Tam da Zeki Müren'in gladyatör kostümlü posterinin dibinde oturuyoruz.

× Bugünlere dek hangi işlerde çalıştın? Çok yerde çalıştım. Stilistlik, kuaförlük yaptım. Triko ve ayakkabı işinde...

× Kundura yapabilir misin? 11 yaşında babam beni çırak olarak başka firmaya, alt kattaki atölyeye vermişti. Sanırım kendisi erkek ayakkabısı yaptığı için benim de zenne ayakkabısı yapmamı istemişti. Çırak olarak girdiğim işyerinde altı ayda ustabaşı oldum ve o yaşımda altmış beş kişi emrimde çalışır hale geliverdi. A'dan Z'ye ayakkabı da yaparım, bir gelin başı da, elbise de dikerim. Bir tek çocuk doğuramıyorum.

× Peki, ne zaman karar verdin böyle yaşamaya? Çünkü bu coğrafyada çok zor.. Altı yaşından beri böyle hissediyordum zaten. İlk başlarda bocaladım. Ergenlik dönemimde psikologlara ve çevremdeki eşcinsellere danışarak kararlarımı almaya ve tedaviye başladım. Sonra aileme açıldım, doktoruma güvenmeyip beni başka doktorlara da yönlendirdiler. 'Bizim çocuğumuz nazik, öyle bir şey olmaz' dediler ama sonuç aynı olunca değişen bir şey olmadı tabii ki... Mutlaka her hafta aile yemeğinde buluşuruz. En çok da halamı severim, en yakını odur bana.

× Kabalık mı, eşcinsellik mi kötü şey? Yok canım. Başta eşcinsel olduğumu değil, daha naif, daha kibar, daha sakin bir çocuk olduğumu kabul ediyorlardı sonradan da konuyu kabullendiler. Zaten yapacak da bir şey yok, sonradan olunmuyor ki sonuçta.

× Cinsiyet değiştirdin mi peki?Asla. Çok mutluyum bu halimden. Hala ayakta işeyebiliyorum.

× Herkesin duyguları ve tutkuları var. Peki, aşk var mı aşk? Ben aşkı İzmir'de bir kişide tattım. Aynı zamanda da hem aşkı, hem nefreti ondan öğrendim.

× Nasıl oldu bu iş? Bir anda oldu. Kapıyı açtım ve Eros'un okları gözüme saplandı. Sırılsıklam aşık oldum... İnternette tanışmıştık, uzun süre kamera aracılığıyla görüştük. Tanışmak istedi, ben de davet ettim, öyle başladı işte ama sonra başka travestilerle birlikte olmaya başladı ve nefret ettim.

× Ya bugün?Yalnızım şimdi. Sürekli çalışıyorum. Hem burası var, hem de ekstralar, yatlara özel davetlere çağırılıyorum. Her kesimden dostum var. Mendil satan kadın da arkadaşım, milyarder iş adamı da. Sadece şarkı söylemem. Bazen oturup saatlerce sohbet ederler benimle ama toplum öyle bakmıyor bize. Bu işlerin dışında da yapabileceğimiz çok şey var aslında. Arkadaşlarımız da önce başka alanlarda çalışmak için mücadele ediyor ama sonunda çoğu pes edip yine toplumun isteğiyle seks işçiliğine dönüyor. Doğuştan asi ruhum olduğu için mücadelemi bırakmadım, bırakmayacağım. Camiye gidip namaz da kılarım, gece kulübüne gidip flört de ederim. Kimse bana karışamaz kimse beni yargılayamaz çünkü sırat köprüsünden bir tek ben geçeceğim.

× Neden adın Çağla Akalın? Daha önce fiziğimden dolayı herkes bana 'Çağla Şıkel' derdi. Bir gün saçımı sarıya boyattım ve dökülen kirpiklerim nedeniyle protez kirpiğe başladım, bu kez de 'Demet Akalın' dediler. Onlara benzemekten çok mutluyum. Hep 'Kardeşi misin?' diye soruyorlar hatta fotoğraf çektirenler bile var arkadaşlarına hava atmak için.

× Peki bu hayatı yaşarken toplumun ikiyüzlülüğüyle karşılaşıyor musun? En keyif aldığım şey o iki yüzlülüklerini yüzlerine vurmak. Sanat camiasından bir menajer arkadaşım var, klüplere takılır erkek bulmak için, bizimle çok samimidir. Ama sokakta görsen tanımaz seni. Neymiş, anlaşılırmış eşcinsel olduğu... Zavallı! Zaten herkesin bildiğini bilmiyor mu?

× Elinde mavi kimlikle devlet dairesine gittiğinde sorun yaşıyor musun?Çok rahat bir şekilde çıkarıyorum kimliğimi, polis bile olsa... Ama ayıp artık bu renk farkı. Tek tip kimlik olmalı... . Ayrımcılığı sokaktaki değil devlet yapıyor. Bir defasında Kıbrıs'a gidiyorum, giriş yaparken kimliğimi verdim garip garip baktılar. Gülümsedim geçtim.

× Sonra herkes sordu, 'Nasıl girdin?' diye... Malum Kıbrıs'ta da eşcinsellik kanunen suç, travesti almıyorlar. Bir defasında savcılıktan bir kağıt geldi, karakola götürmem gerekti. Ben de tebligatla birlikte gittim. Çaycı kadın ve bir kadın memur bana bakıp bakıp fısıldaya fısıldaya gülüşmeye başladılar. Herkesin işini yapıyorlar ama benimle asla ilgilenmiyorlardı. Sonunda dayanamadım ve kalktım yanlarına gittim. 'Ben haklarımı biliyorum, sizi dava ederim lütfen işimi halledin' dedim. Bilinçli olursan kimse sana bir şey yapamaz. Ama taşkınlık yaparsan haklı bile olsan suçlu olursun.

× Örgütlü eşcinsel dernekleriyle bir ilgin var mı?Önceden çok katıldım hala aktivistlere destek veriyorum ama baktım ben ayrı dünyada yaşıyorum. Sosyal medyayı kullanıyorum daha çok. Blog yazıyorum. Hem medyayla hem de STK'larla bu sayede iletişim kuruyorum.

× Çok genç ve güzelsin şimdi hayat güzel peki ya ileride ne hayal ediyorsun?Adı üstünde hayal işte ama benimde kendimce planlarım var. Tekirdağ taraflarında bir çiftlik sahibi olmak istiyorum. Tavuklarım olsun, köpeklerim olsun... Sakin bir hayatım olsun isterim.

× Ben çok baskı gördüm hala da görüyorum ya sen?Pantolonlu dönemimde bazı olaylar yaşadım ama toplum bana 'Ya kadın olacaksın ya da erkek, asla arada olamazsın' dedi. Ben de kadın gibi olmayı tercih ettim. Ama bu sefer toplum bana erkek gibi davranmayı tercih etti.

× Bu etrafa karşı kendini saklamak için olabilir mi?Çok arkadaşlarım var, bürokratlar gibi takım elbisesiyle gelip içinden pembe tanga çıkan. Bazen de iş çantalarından gecelik, ruj, jartiyer çıkar. Temiz getirdiklerini kirleterek temizlenirler.

× Tehlikeli boyutu nedir?Cinsiyet değiştirdiğinde ayrı bir kadın dünyası var. Erkekler bile seni kabul eder ama kadınlar kadın olan erkeği asla! En ufak bir anlaşılmada infaz başlar. Dışlanır ve yalnızlığa mahkum olur.  Hatta cinayete kurban gidersin.

× İşin 'günah' boyutu da var tabiiTabii. 'Beni günaha soktun, kadın zannetmiştim' der kesiverir boğazını biri. Çalınca, cinayet işleyince, dolandırınca, yalan söyleyince, tecavüz edince günah değil de sırf bu yüzden ölmeyi hak ettiğini düşünmek çok acı işte. Alkol, kumar, uyuşturucu Lut Kavmine uğramamış sanki. İlahiyatçılar bile çıkıp hedef gösteriyor masum insanları. Aslında hepsi cehaletin kör anahtarı. Bu kadar hortumcu oldu bu ülkede, onlar kutsal mı yani? Tirajı düşen ünlüler, siyasetçiler, eşcinselliğe saldırıyor. Cemaati azalan cami imamı bile kullanıyor eşcinselliği vaazlarında, sonra da masör oluyor en marjinal hamamlarda. Eşcinsel eşcinseli gözünden anlar zaten, bu da yaratılıştan gelen bir özellik.
Bir an yerimizde saydığımızı anlıyorum. Göz göze bakışlarımızda seks yok ama aşk ve dostluk var. Usulca izin istiyor benden sahne zamanı geldiğinden... Müşteri doluşmuş dükkanda artık sıra onun...  Hafriyat denizine yeniden yol almaya çalıştığımda daha da büyük atmak istiyorum adımlarımı hatta koşar adım... Aydınlığa, özgürlüğe ve yarınlara ulaşmak için. Bakalım bu koşu haftaya bizi kime ulaştıracak?
http://www.aksam.com.tr/renk-farki-ayip-artik-tek-tip-nufus-cuzdani-olmali--153079h.html

5 Aralık 2012 Çarşamba

ASIL ENGEL SİZSİNİZ


Güya 8.5 milyon ama aslı 13 milyon engellinin yaşadığı bir ülkedeyiz.
Engel tanımaz arsızlıkta zaten dünyanın epey de önündeyiz.
Engelli, sakat, özürlü her neyse işte, Hangimiz tam yaratılmışız ki neticede?
Bebelerin, ninelerin, dedelerin, gebelerin ve bebelerin şansı mı var bu süreçte ve bu bütçede?
Engellisini yaşatan ve diğer canlıları dahi engelli bırakan tek canlı biz değilmiyiz bu gezegende? Onlara bakıp şükreden hatta kimbilir ne günah işledi de böyle oldu diyenler uzaylı mı sizce de?
Sor sor bitmiyor, diyabet hastaları bile oranlara dahil edilmiyor.
Yeni camilerin hepsi saray merdivenleri ile semaya yükselirken, Taksim'de engelli asansörleri kapatılarak özür dileniyor .
Slikosis hastalığına sırf siz ağartılmış kot giyeceksiniz diye ölüme mahkum edilen 1600 vatandaşın tazminatını sizin paranızla devlet öderken buna sebep firmanın zengin düğünlerinde devlet nikah şahitliği ediyor bile.
Genetik mutasyon, hormon, helal kesim savsatası arasında sıkışırken, angutlar bile engelli angus ithal edip bütçeleri engelliyor bile bile.
Yasa gereği yapılması gereken sarı bantlı ya da benekli engelli uyarı taşları sağlamları bile engelli ediyor. Sakat zihniyetli insan cebini düşünürken asıl özür dilemesi gerekenler bir de sizle dalga geçiyor.
Kör hız denemesi yaparken neden eşcinseller engelli sınıfına alınmıyor? Engelli zihniyetler onları hem hasta diye askere almayıp hem de en ağır cezayı layık görüyor.
Onlarca kişi, küçücük çocuklara tecavüz edip engel tanımazken, kendi rızası denen yavrular adalete hala engel teşkil ettiriyor.
Sakat siyaset, çürük zihniyet, defolu ibadet, seri sonu kıyafet arası hangi engelden bahsediliyor?
He ya bu hafta Dünya Engelliler Günü vardı, tornavida göze battı, balyoz camda imza attı. Her yanda bir zibidi engelleri kaldırın narası attı.
Bırakın savsatayı. Açın vücudunuzu da bir kendi engellerinize bakın.
Minicik bir takı uğruna, doğaya verdiğiniz hafriyat ve zehire arsız enerji uğruna kilit vurdunuz göllere nehirlere
Çöl ettiniz sulak alanları, sinekler larvalar size engel diye!!!
Beton yığınları döktünüz ereksiyon probleminizin abidesi olarak hayal ettiğiniz her yere. Çöp dağları yığdınız denizlere çöllere. Engeli kendiniz inşa ettiniz şimdi bu naralar niye?
Tüp bebekli engelsiniz, topunuz aslında engelsizsiniz.
Haydi rahatlatın vicdanlarını 3-5 sadaka verip,
gülüp geçip mermer banyo seçip.
Çünkü zihninizde asıl o pis engel,
Ama tabiat ananın sizi asacağı yer dar ağacı değil,
İnanın cehennemi bir paslı çengel.

http://www.anneboyutu.com/yazar?asil-engel-sizsiniz&ArtId=12174

2 Aralık 2012 Pazar

İmamlıktan masörlüğe ilginç bir insan hikayesi



Adı İsa Kılınç. Tarlabaşı'nda masörlük yapıyor. İşte size Afyon'da imamlık yaparken yolu Aynalı Çeşme'ye küçücük bir daireye düşen İsa'nın öyküsü...
BARBAROS ŞANSAL

barbarossansal57@hotmail.com
İnternet sayfasında gördüğüm o masaj ilanına kayıtsız kalmam mümkün değildi. Önce sahte olduğunu düşündüm ancak bahsi geçen ilanda bulunan telefon numarasını aramadan da duramadım. Tarlabaşı, Aynalı Çeşme'nin loş sokağına girer girmez belirtilen 50 yıllık apartmanın isimsiz ziline bastım. İçeride, beni kapıda karşılayan İsa Kılınç'tan başka kimse yoktu.
Kısa bir sohbetten sonra soyunup masaj yatağına yattım. Parmakları vücuduma değmeye başladığında bu işin buralara kadar varacağını tahmin etmemiştim.
Bu hafta size; imamlıktan çobanlığa geçen oradan da masörlüğe soyunan İsa Kılınç'ın hikayesini anlatacağım.

× Nereden geldin, nereye gidiyorsun?
1982'de Afyon Düzağaç'ta doğdum ben. Hikayem uzun boş verin...

× Vakit geçiriyoruz işte... Sen anlat ben dinleyeyim...
Babam ağabeyime yaptığı gibi, beni de Uşak'ta, bir cemaat okuluna verdi. Saat 3'e kadar ortaokul eğitimi, kalan zamansa dini eğitimdi. Hafta sonları da bir iki saat çarşı izni verilen bir yerdi. 2 sene zor dayandım, çokça da kaçardım zaten...

× Neden kaçardın, sevmez miydin verilen eğitimi?
11 yaşındaydım. Mutlu bir çocuktum, sürekli eğlenmek isterdim. Yurtta çok sıkılırdım. Televizyon ve buna benzer bir sürü eğlenceli şey yasaktı. 168 erkek öğrenci ve başımızda hocalar... Sürekli namaz kılardık. Dayanamayıp Afyon'a geri döndüm ve sıradan bir okulda bitirdim ortaokul eğitimimi...

× Lisede ne oldu?
Voyvodin İlçesi'nde bir liseye verdiler yine cemaat yurdunda kalmaya başladım. Ağabeyim de yurdun din hocası olmuştu. Tüm haşarılığıma ve disiplinsizliğime rağmen atamıyorlardı bu yüzden. Bir gün arkadaşımla okul çıkışı cips ve kola aldık. Yurdun okul müdürü bunları elimizde görünce bir temiz sopa attı bize...

× Ne diye dövdü?
Onun sahibi olduğu kantinden almadık, dışarıdan bir yerden aldık diye yemiştik o dayağı. Biz de ertesi gün plan yapıp hocayı darp ettik. Yanlış bir davranıştı ama ergenken bunu kaldıramamıştık. Ve üçüncü sene Afyon'a geri dönmek zorunda kaldım. Babamla çalışmaya başladım.

× Baban ne iş yapıyor?
Çinko ustasıyız biz... Oluk, saçak yapıyoruz yani... Hayvancılık da yapardı. Durumumuz iyiydi. Diğer ağabeyime çok güvenirdi ama o bir gün bize büyük bir kazık attı ve tüm paraları toparlayıp İstanbul'a kaçtı, kendine bir yaşam kurdu. Biz kaldık öylece borç harç içinde... Geçinmek lazımdı ben de köyün sığırını tutup çobanlığa başladım. Okuldan çıkıp akşama kadar, kar düşene kadar hayvan otlatıp hayatımı kazandım. Babamın da eksik kalan sigortalarını ödeyerek emekli yaptım. Liseyi 3'üncü sınıfta terk ettim. O sıralar gözümü kaybettim.

× Ne oldu gözüne?
Babamla birlikte saçağa oluk takıyorduk. Akşam vakti işimiz bitmek üzereydi. Balkonda sadece beş kelepçe kalmıştı. Çivilemesem de olurdu ama işimi tam yapmayı severim. Çiviyi koyup, çekici vurunca uçtu gitti bir tarafa... Babam 'Bırak artık' dedi ama ben durmadım. Aynı yere ikinci çiviyi çaktım, taş varmış gözümde patladı çivi. Elimle çiviyi çıkardım. Önce Afyon Hastanesi'ne gittik ama oradan Gazi Üniversite Hastanesi'ne. Paramız yok diye almadılar önce. Belediye başkanını soktuk devreye mecburen kabul ettiler. Tam 14 ameliyat oldum. 6 ay hastanede yattım, kardeşlerim bir kez ziyaretime geldiler. Önce gözümü alıp yerine protez takmak istediler ama babamın da sol gözü kostik kazanı kazasından kayıp olduğundan istemedim aynı kaderi paylaşmak. Şimdi lens kullanıyorum o yüzden ağır işlerde çalışamıyorum.

× Sonra ne yaptın?
O sıralar epey zamanım olduğundan Arapça ve Osmanlıca konusunda kendimi eğitmeye cemaat yurtlarında kalmaya başladım.

× İmam olarak hayatına devam etmen bu dönemle başlıyor yani...
Evet, bizim oranın imamının tayini çıktı. Babam da ısrar edince imamlığa başladım. Bizim oralarda imamlık zor iştir. Düzağaç'ta yaşamak da zordur. Çok kapalı ve tutucu bir topluluktan oluşur. Herkes bir şeyler çevirir ama başkasının açığını gördüklerinde 'vur abalıya'.

× Senin başından kötü bir şey geçmiş...
Neticede gençtim. Gençleri toparlamak için bir yer ayarladım hem sohbetler ediyorduk, hem din dersleri üzerinden geçiyorduk... Babam ve başka bir arkadaşımın babası karşılıyordu masrafları... Derken etraftan saldırılar başladı. 'Bu çocuk hocalık yapamaz' diyerek azdılar. Kaymakamlığa, karakola şikayetler gitmeye başladı. Bir gün dört mahalle muhtarı geldi ve 'Burayı mühürlüyoruz' dediler. Zaten Afyon'dan Uşak'a kadar tüm saçak işlerini bizim aile yapar, bir baktım şikayetlerin yüzde 80'i benim akrabalardan... Yapacak bir şey yoktu, 'İmamlık size kalsın, ben gidiyorum' dedim.

× Buraya geldin ne yedin, ne içtin?
Bizi dolandıran ağabeyimin yanına gelmek zorunda kaldım. Hastanede hasta bakıcı olarak iş buldum. Aldığım paranın çoğunu ağabeyim elimden alıyordu. Bir gün karısıyla yalandan bir kavga çıkardı. Hiç unutmuyorum kasım ayının 21'ydi. Üzerimde tişörtle kapıya koydu. Sürekli gittiğim çay ocağında bir enişte acıdı halime de evine aldı. 15 gün yanında kaldım. İlk maaşımla bir oda tutup devam ettim hayata...

× Masörlüğe nasıl başladın?
Hasta bakıcılığı yaptığımız evlerde fizyoterapistlere yardım ediyordum. Çok korkardım yanlış bir şey yaparım diye... O yüzden hasta terapi, acil durum yönetim ve ilk yardım eğitimi aldım. 648 saat masaj eğitimini de tamamladım o sırada.

× Düzenli müşterin var mı ya da şöyle sorayım: Müşterinden garip teklifler alıyor musun? Malum masaj şöhreti biraz karışık ya ortalıkta...
Bazıları jigololuk ya da fuhuş için de bu mesleği kullanıyorlar. Eline bir şişe bebe yağı alan 'Masörüm' diye orada burada her yola giriyor. Bana kadın da geliyor erkek de... Ahlaksız tekliflerde bulunanlar çıkıyor tabi. Ama akıl var, mantık, nizam var. Hayatta her şeyin bir yeri var sonuçta. Kaç tanesini bağıra çağıra atmışımdır buradan. Türklerde masaj kültürü yok bu yüzden hepsi seks için sanıyor bu işi. Çok tacize uğruyorum. Orama burama dokunmaya çalışanlar oluyor. '100 lira daha verirsem her istediğimi yapar mısın?' diyen oluyor.

× Türk, ABD'li, Avrupalı fark eder misin vücutlarına bakarak?
Tanırım tabii. Mesela Amerikalılar çok iri olur enine boyuna. Avrupalılar temiz ve bakımlıdır. Vücutları da şekillidir. Yabancı eksiklik varsa söyler, bahşiş de bırakır. Türkler'in bir standardı yok. Çok azı bakımlı ve temizdir. Burada banyo var, bazen banyo yapmaları gerektiğini söylüyorum.

× İmamlık yapmış, o hayatı yaşamış biriyken neler geçiyor aklından. Hiç tahrik olmaz mısın?
Masaj anlarında aklımda kapattığım çok şey oluyor. O duyguya kapılmamak için kendimi şartlıyor olabilirim. Öncelikle bitirmem gereken bir fizyoterapi eğitimim, bakacağım hasta bir babam ve kendi özel hayatımın masrafları var.

× İslami ve masör kimliğin çok şaşırttı beni. İkisi ayrı ayrı sende...
Üzerimden İslami kimliğimi çıkarsaydım masaj yerine aşk yapardık sizinle... Kendime dışarıdan baktığımda olayların bu hale gelmesine isyanım olmuyor değil. Kim ister ki zaten...
Ama keşke 15 yıl hedef haline getiren o yobaz belediye başkanı yerine aydın biri olsaydı köyümde ilim irfan öğretmeye devam etseydim. Haramdan helale çevirmeye çalışmak, yerinde hem de ahlaksızlığın ortasındaki denizde...
Ve son tokadı yalansızca vuruyor İsa... Tekrar Aynalı Çeşme'den bulvara ulaşmaya çalışırken masaj odasının ışığının söndüğünü görüyorum.
Bir müddet bekleyip, çıkıp çıkmayacağını gözetliyorum.
Belli ki kıvrılmış, yorgun mücadelesinin tahtı olan girişteki çekyatının köşesine...
Baba evine, Gaziosmanpaşa'ya gitmek için yol parasından tasarruf etmek niyetiyle...

http://www.aksam.com.tr/imamliktan-masorluge-ilginc-bir-insan-hikayesi--151915h.html

1 Aralık 2012 Cumartesi

AKP siyasi bir parti değil ticari holding


Barbaros Şansal, “Eğitim, sağlık ve güvenlik ücretsiz olmalı ama devlet ticaret yapıyor” dedi

Röportaj: Nil SOYSAL
Tür­ki­ye­’nin öne çı­kan en ay­kı­rı isim­le­rin­den bi­ri o… Mes­le­ği­ni ta­nım­lar­ken “Ter­zi ya­ma­ğı” de­yip, ge­çi­yor. En­te­lek­tü­el bi­ri­ki­min­den aka­de­mik ka­ri­ye­ri­ne ka­dar hiç­bi­ri­ne prim ver­mi­yor. “Sa­va­şa ha­yır”­dan Er­ge­ne­kon tu­tuk­lu­la­rı­na ka­dar tüm ey­lem ve yü­rü­yüş­ler­de en ön­de saf tu­tu­yor. “Tek li­de­rim var; o da Ata­türk” di­yor. “A­ta­tür­k’­ün ço­cuk­la­rı ne­den çi­çek­li pan­to­lon­la Mec­li­s’­e gir­me­sin. En faz­la Mer­ve Ka­vak­çı ka­dar ay­kı­rı ka­lı­rım” di­ye­rek si­ya­se­te göz kır­pı­yor. Yan­daş med­ya­nın ya­sak­lı is­mi Bar­ba­ros Şan­sal, SÖZ­CÜ­’nün so­ru­la­rı­nı ya­nıt­la­dı. İş­te o rö­por­taj:
- THY’­de SÖZ­CÜ da­ğıt­ma­ya de­vam mı?
- El­bet­te. THY ne­den SÖZ­CÜ al­mı­yor? Tür­ki­ye­’nin en çok sa­tan ve en çok oku­nan ilk 3 ga­ze­te­sin­den bi­ri­ni uça­ğa al­ma­mak ne de­mek! Ge­nel Mü­dür çık­sın açık­la­sın. Uçak yol­cu­lu­ğu­nun böy­le bir kon­fo­ru var­sa ve si­ze bir ta­kım ya­yın or­gan­la­rı­nı ar­ma­ğan edi­yor­lar­sa, en üst­te sa­de­ce gü­nün ik­ti­da­rı­na ya­kın olan ga­ze­te­ler­den 30’ar ta­ne bu­lu­nu­yor­sa bu iş­te bir yan­lış var de­mek­tir. Ben de bu yan­lı­şa tep­ki ola­rak ve ay­nı za­man­da da hak­kım ola­rak ya­pı­yo­rum bu­nu. Ya­sa dı­şı bir şey yap­mı­yo­rum. Pa­ra­sıy­la sa­tın al­dı­ğım bir ga­ze­te­yi, be­nim gi­bi si­vil yol­cu­la­ra da­ğı­tı­yo­rum. Ve ulus­larara­sı ha­va sa­ha­sın­da ya­pı­yo­rum bu­nu. Do­la­yı­sıy­la eğer bu bir suç­sa, han­gi ha­va sa­ha­sın­day­sak, o ül­ke­den da­va açıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Dü­şün­se­ni­ze; Sır­bis­ta­n’­da SÖZ­CÜ da­ğıt­tım di­ye mah­ke­me­ye ve­ri­lir­mi­şim!
YARINLAR İÇİN UMUTLUYUM
- Yol­cu­lar­dan al­dı­ğı­nız tep­ki­ler na­sıl?
- Val­la­hi yol­cu­lar şaş­kın. Çok da mem­nun. Uçak­ta ka­bin için­de ar­ka kol­tuk­lar­dan ‘Şu ga­ze­te­yi ve­rir mi­si­n’ di­yen çok in­san var. Ben Teks­til Bay­ra­mı için man­ken­ler­le Türk­me­nis­ta­n’­a gi­der­ken, Pen­gu­en’­den Gır­gı­r’­a ka­dar THY’­de da­ğı­tıl­ma­yan ne ka­dar ya­yın var­sa alıp, man­ken­le­rin el­le­ri­ne bi­rer ta­ne ve­rip, top­lu fo­toğ­raf­la­rı­nı çek­tim ve in­ter­ne­te koy­dum. Tep­ki al­ma­dım mı? Al­dım ama et­ki­ler ve tep­ki­ler­den iba­ret ol­sa keş­ke ha­yat.
- Mes­le­ği­niz so­rul­du­ğun­da hep “Ter­zi ya­ma­ğı­yım”­ di­yor­su­nuz. Ne­den?
- Ucun­da ta­kın­tı­sı olan iş­ler mes­lek ol­maz. O yüz­den yap­tı­ğım iş­ler için­de en mes­lek gi­bi ola­nı ter­zi ya­ma­ğı… Hem us­tam ken­di­ne ter­zi der­ken, ben CE­O’­yum mu di­ye­ce­ğim?
- Ay­kı­rı ve en­te­lek­tü­el bir kim­li­ği­niz var. Tür­ki­ye ne­re­ye gi­di­yor di­ye sor­sam?
- Umutsuz olmadığımı söyleyebilirim yarınlar için. En büyük kargaşalardan, en yalın çözümler doğar.
HAPSE GİRMEKTEN KORKMAM
- Son 10 yıl­dır AKP ik­ti­dar­da. Mem­le­ke­ti bu ha­le AKP mi ge­tir­di di­yor­su­nuz?
- As­lın­da ben Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’n­de iyi bir yö­ne­tim ha­tır­la­mı­yo­rum. 1980’de Ke­nan Ev­ren ik­ti­da­ra gel­di­ğin­de ben kır­mı­zı las­tik pa­buç­la­rım var di­ye Se­li­mi­ye­’ye alın­dım. Ora­dan San­sar­yan Ha­n’­a alın­dım. İş­ken­ce gör­düm. Züh­re­vi­ye yol­lan­dım. Saç­la­rım ke­sil­di. Gay­ret­te­pe ve Be­yoğ­lu­’nun bü­tün zin­dan­la­rı­nı, iş­ken­ce­le­ri­ni, po­lis­le­rin ba­na yap­tı­ğı ta­ciz ve te­ca­vüz­le­ri unut­ma­dım. Hay­dar­pa­şa­’dan tre­ne ko­nu­lup Es­ki­şe­hi­r’­e sü­rül­düm.
- O yıl­lar­da so­run sadece cin­sel ter­cihleriniz­di de­ğil mi?
- 1980’le­re ka­dar bu hiç so­run ol­ma­dı. 80 son­ra­sı kö­rük­len­di. İmam ha­tip­le­rin açıl­ma­sı da 80 son­ra­sı­dır. Ke­nan Ev­ren yü­zün­den­dir. AKP, bir si­ya­si re­jim de­ğil bir ti­ca­ri hol­ding­tir. Eği­tim, sağ­lık ve gü­ven­lik Ana­ya­sa­‘ya gö­re üc­ret­siz ol­ma­sı ge­re­kir­ken, dev­let ti­ca­ret yap­mak­ta­dır. Top­la­nan ver­gi­le­rin dev­let yö­ne­ti­mi için kul­la­nıl­ma­sı ve bu ser­vis­le­rin hal­ka üc­ret­siz ola­rak ve­ril­me­si ge­re­kir.
- Kork­mu­yor mu­su­nuz ye­ni­den içe­ri atıl­mak­tan?
- Atar­lar­sa at­sın­lar. Hiç umu­rum­da de­ğil ama içeri ata­maz­lar ki… Be­ni içe­ri at­ma­la­rı için ‘yu­mu­şak g’ ka­nu­nu­nu çı­kar­ma­la­rı la­zım!
BU ÜLKEYİ YÖNETMEK İÇİN 30 TANE ATASÖZÜ EZBERLEMEK YETERLİ
- Sa­vaş kar­şı­tı ol­du­ğu­nu­zu ve bu ko­nu­da­ki ey­lem­le­ri­ni­zi bi­li­yo­ruz. Su­ri­ye me­se­le­si için ne di­ye­cek­si­niz?
- El­bet­te sa­vaş kar­şı­tı­yım. Cü­rüm­den hiç hoş­lan­mam ama ada­let­siz­lik cü­rüm­den be­ter bir ha­le gel­di­ği za­man, anar­şi­ye sı­ğı­na­bi­li­rim. Te­rö­re de­ğil. O kar­ma­şa­yı ya­rat­mak için anar­şi de işe ya­ra­yan bir tak­tik. Su­ri­ye me­se­le­si de böy­le. Tez­ke­re na­sıl geç­ti? İni­si­ya­tif­le, se­çil­miş­le­rin ak­lı se­li­miy­le çık­madı. Ka­pa­lı oy­la­may­la, Mec­li­s’­in tüm ile­ti­şi­mi­nin ke­sil­di­ği bir or­tam­da ol­du. Göz gö­re gö­re suç iş­len­di çün­kü Ana­ya­sa­’ya ay­kı­rı…
- Bir sa­va­şın için­de miyiz?
- Bun­lar ta­ma­men tak­tik oyun­la­rı­dır. Dün­ya bü­yük bir aç­lık­la kar­şı kar­şı­ya şu an. Bi­rin­ci de­re­ce­de so­ru­nu­muz su ve gı­da… Bu so­rum­lu­lu­ğu üst­len­me­ye­cek­le­ri için bir sa­vaş çı­kar­mak zo­run­da­lar. Bu­nu ne Tür­ki­ye, ne İs­ra­il, ne Su­ri­ye, ne de ABD plan­la­mak­ta­dır. Bu­nu pa­ra pat­ron­la­rı plan­lı­yor.
- Umut­suz ol­ma­dı­ğı­nı­zı söy­le­miş­ti­niz. İyim­ser­li­ği­niz bu mu?
- Gü­neş do­ğa­cak ama bir 15 yı­lı­mız var bu pis­lik­ten çık­ma­ya.
- 15 yıl son­ra “4+4+4” sistemi ilk me­zun­la­rı­nı ver­miş ola­cak.
- On­lar be­ni hiç kor­kut­mu­yor. Eği­ti­min içi çok­tan bo­şal­tıl­mış­tır Tür­ki­ye­’de… Eği­tim ai­le için­de baş­lar ve bi­ter. 7 ya­şın­da ta­mam­lar­sı­nız eği­ti­mi­ni­zi. On­dan son­ra­sı öğ­re­tim­dir. Ata­sö­zü­nü ha­tır­la­yın, ‘7’sin­de ne ise 70’in­de de odur in­sa­n’. Bu ül­ke­yi yö­net­mek için 30 ta­ne ata­sö­zü ez­ber­le­se­niz ye­ter.
ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLARI ÇİÇEKLİ PANTOLONLA MECLİS’E GİREBİLMELİ
- Tep­ki gö­ren twe­et­le­ri­niz de var­dı?
- İl­han Kı­lı­ç’­ın Ha­va Kuv­vet­le­ri Ko­mu­ta­nı ol­du­ğu 181. Fi­lo­’ya ya­pı­lan ata­ma­ya dik­kat çe­ktiğimde bir­çok ga­ze­te­ci ‘Ne­den 181. Fi­lo?­’ di­ye sor­du. Çün­kü 2. Taktik Ha­va Kuv­vet Ko­mu­tan­lı­ğı Di­yar­ba­kır ve kı­sa me­sa­fe­li izin­siz 32. paralelin ku­ze­yi­ne kal­kış nok­ta­sı. Di­yar­ba­kır, uçak gü­rül­tü­sü­nü to­le­re ede­bi­le­cek bir yer.
- As­ker gi­bi ko­nu­ştunuz?
- Keş­ke be­ni as­ke­re al­sa­lar­dı. Psi­ko­so­ma­tik bo­zuk­luk di­ye­rek bir ke­na­ra at­tılar. Ata­tür­k’­ün ço­cuk­la­rı ne­den çi­çek­li pan­to­lon­la gir­me­sin Mec­li­s’­e? En faz­la Mer­ve Ka­vak­çı ka­dar ay­kı­rı ka­lı­rım. Saç­ını üzüm kırmızısı bo­ya­yan bur­ma bı­yık­lı ve­kil­ler olu­yor da ben ne­den ol­ma­ya­yım?

http://sozcu.com.tr/akp-siyasi-bir-parti-degil-ticari-holding.html