Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

17 Ocak 2012 Salı

ÇOCUK OKUTANLAR OKUSUN

Sistemin zavallısı olmasın
Hatırlıyorum da, henüz 7 yaşından gün alamadığım için ilkokula yazılamamış ve 6 ay kadar ninemin yanında yamaklık yapmak zorunda kalmıştım.
Zamanı gelince Yeşilköy Halil Vedat Fıratlı pansiyonlu ilkokulunu imtihan ile kazanıp girdiğimde zaten 3 yıllık özel eğitim sınıfına alınmıştım...
Üstelik o yıllarda cumartesi günleri de öğlene kadar okul vardı...

Siyahın dışında mavi önlük giyilen ender okullardandı.
Derken birdenbire nasıl olduysa oldu zorunlu eğitim 5 yıla zorunlu bulundu.
En önemlisi ise eğitimin parasız oluşuydu.
Ecevit döneminde tek tük olan özel üniversiteler ise zaten kapatılıyordu.

1971 yılıydı...
Ailem, oradan oraya kolejlere girebilmem için beni sınav sınav koşturuyordu.
İngiliz, Alman, Fransız okullarının yanı sıra Galatasaray, İstanbul Erkek gibi yabancı dilde eğtim veren paralı okullar varlıklı aileler arasında oldukça revaç buluyordu...

Zaten yabancı okullar, bağlı oldukların kültürün ya da ülkelerin eğitim sitemini kullanıyordu. Alman Lisesinde Herr Anstock asıl müdür, Adnan Bey de ikinci müdür olarak görev yapıyordu. Kısa bir süre sonra bu sisteme devletimiz müdahale etti, müdür mertebeleri değiştirildi. İlk iş saç ve sakal kesildi ve kıyafet zorunlu yapılıp Alman öğrenciye bile üniforma giydirildi.

Hazırlık sınıfı ile 4 yıl olan ortaokulun ardından 4 yıl da lise kısmı okunarak 8 yılda mezun olunuyordu. Ancak hem Türk hem de Alman milli eğitim sistemleri aynı anda zorunlu olarak okunduğu için 8 yılda aynı anda iki lise birden bitiyordu.

Alman müdür saça sakala kıyafete karışmaz işin aslına asla yafta vurmazdı. Türk müdür ise her ota maydanoz olur ancak öğrenci onu pek kale almazdı...

Zorunlu nedenler ile ayrılıp eğitimimi çeşitli kurumlarda devam ettirmek zorunda kaldığımda sistemi o küçücük yaşımda çok daha iyi kavramaya başlamıştım.
Türkeş, Demirel, Erbakanlar iktidar değiştirdikçe her yıl değişen ders kitaplarının satış kuyruklarında az mı sabahlamıştım?
Ortaokul bitirme imtihanımı Vefa Lisesinde başarmış ama bakalorya denen lise bitirme olgunluk imtihanı çoktan kaldırıldığından o zaman bu duyguyu yaşamamıştım...

Fenerbahçe Lisesinin Edebiyat bölümünü 2 yılda bitirmek üzere iken yeni yeni dershaneler ve özel eğitim veren devlet liseleri açılmaya başlamıştı. Üniversite imtihanı ise lise mezunlarının ancak yarısını kapasite ve yetenek olarak okullara alırdı. Ancak sosyal ve siyasal bir gençlik 6. Filo için yeni şahlanmıştı...

1980 geldi...
Bir anda her şey yeniden değiştirildi.
İmam Hatipler patır patır yeşerdi.
Kolejler, anaokulları tüm kentlerde boy verdi.

1990 geldi...
Vakıf Üniversiteleri ve dershaneler sokak arası ya da kent dışına adım başı yerleşti. Özel taşıma servisleri park yerlerini işgal etti... ve öğrenci artık en keriz müşteri haline gelmişti...

2000 geldi...
Zorunlu eğitim 11 yıla yükseldi.
Üniversitelere milyonlar yerleştirildi ve bacasız bir müteahhit sermayesi artık kredilere peşkeşti.
Ulusal eğitim kampanyaları da aniden sona erdrildi.
Nedeni ne olursa olsun ilişiği kesilen 600 bin kişi okullara yeniden kaydedildi. Sınıfta kalma ve okuldan uzaklaştırılma sessizce kaldırılıvermişti. Lakin 3-5 yıl öncesinin Mlli Eğitim Bakanlığı'nın temizlik malzemesi ihalesine göz atarsak müstahdemi olmayan okula neler alındığı sessizce es geçilmişti...

Ama bu süreçte zat-ı muhteremlerin değerli çocukları nasılsa en büyük dünya üniversitelerinde en kıyak burslar buluverdi.

2010 geldi
"Parasız eğitim" diyen 500 öğrenci hapiste, gösteri yaparken coplanarak bebeğini kaybeden gebe öğrenci ise hastanedeydi...
Şanslı azınlık ise baba parası ile lüks araçla Cumhurbaşkanlığına giderek komediyi trajediye çevirmekteydi.
Hardal gazı, biber gazı işportada değil sokaklarda spreylendi, okulların güvenliği ise özel güvenlik kurumlarına el altından servis edilmişti. Bahçe duvarı bile olmayan kampüslerde çakma Selçuklu mimarisi dev kapılar, trilyonlar çarçur edilerek yükseltilmekteydi...
Aynı anda Meslek Yüksek Okulu rezilliği de ortalığa serildi ve de Bologna yasaları savsatası ile katsayı adına eğitimin içi iyice boşaltılıp ne idüğü belirsiz bir hale getirildi.

Şimdi de 4x3 saçmalığı ile 12 yıla çıkarılması planlanırken 0-6 yaş grubuna da utanmadan el uzatılmak isteniyor.
Aile terbiyesi alamayacağından sistem onu doğar doğmaz köle yapmayı yeğliyor.

Gelin biz de hesap tutalım ki sonra hesap soralım...

0-6 yaş eder 6 yıl.
Koy üstüne 12 yıl, bir de üniversite ekle 4 yıl; bunun yükseği, master'ı, doktorası, 2 yıl etti mi size 24 yıl? Çarp şimdi dayatılan 3 çocukla. Etti mi toplam 72 yıl...
Bir de çarp taksitiyle, servisiyle, yurduyla, kimlik belgesiyle, kitabıyla, defteriyle ve ulaşımıyla, beslenmesiyle: Ay hesabı işte... Şimdi tüm bunları karşılamak için mesleğini. Tek çaren var, o da bul karayı al parayı ey ahmak kul...
Tahta kafalı olmak için akıllı tahtaya ihtiyaç duyulmaz...

Kıssadan hisse; nice kimya profesörü gördüm alaturka helada alafranga ayak izi bırakıyor. Sanırım bu sistem size o yavaş yavaş kenefin şeklini veriyor...

Tahta kafalı olmak için akıllı tahtaya ihtiyaç duyulmaz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder