Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

7 Ağustos 2012 Salı

BİR KÜÇÜK YAZI

Ah rantiye ve sömürü düzeni
Yaslanın önce şöyle bir arkanıza.
Azıcık uzaklaşın klavye ve ekrandan
Farz edin ki okumuyor ve dinliyorsunuz bu metni.
Şimdi usulca kapatın gözlerinizi.
Ve saklayın sözlerinizi.
Çünkü yazının sonunda söyleyecek söz kalmayacak.

Yasal süre artık sona eriyor.
Çağdaş belediyelerimiz tüm kaldırımlarda sarı benekli engelli geçiş taşları yerleştiriyor.
Hem Avrupalıyız hem de Avrupa'ya karşıyız ya.
Sanırım alınan kredilerin son kullanma tarihi ancak geliyor.
Ara sokakları ise pek bilemiyorum.

Ama bu kez İstanbul'un göbeğinden, Taksim'den sesleniyorum.
Hani Alman sefaretinden yokuş aşağı İnönü Caddesi'ne kıvrılıp Dolmabahçe yönüne indiğimiz, üzerinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı Fen İşleri Genel Müdürlüğü'nün dahi olduğu caddeden. Askeri hastanesinin çok yüksek merdivenlerinden dolayı hiç açılmayan ana girişinin tam önünden. Üstelik İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nin yönünden.

Öylesine hummalı ve itinalı yapılıyor ki ben bile gözlerime inanamıyorum.
Önce rampanın eğimi hazırlanıyor. Sonra da varsa kilit yoksa levha taşlar onlarca metre geriden sökülüyor. 4 ya da 6 adet 50x50 sarı kaplama benekli taş kaldırımla asfaltın sınırı olarak yeniden ve eğimli yerleştiriliyor. İki başına da siyah alüminyum, tepesi ise kromaj belediye belgeli adeta birer cüce sancak direği dikiliyor... Buraya kadar güzel. Peki ya sonrası?

Bu sistem, tüm dünyada körler ve engelliler için kullanılan bir yönlendirme aslında. Benekli olanlar geçiş sınırı, yatay paralel yivliler ise yönlendirici olarak kullanılıyor. Beyaz baston yivi hem tekerlikli hem görmeyen ise yiv aralıkları ile güvenli ulaşımı sağlıyor. Peki ya İnönü caddesinde?

Bence tamamen gösteriş olsun diye. Belediye binasına gelmeden ilk önce trafik ışığı ile karşıya yönleniyorsunuz üstelik bir daha aynı kaldırım sırasına geri dönmemek üzere. Zaten belediyenin binasına ulaşmayı başarırsanız o kadar çok basamak ve yarık var ki caddeden gitmek zorundasınız.

Deveye sormuşlar: "Hörgücün neden eğri?" Demiş: "Nerem düzgün ki?"
İşte ben de bu pazar kazulet park otel inşaatının önünden Ömer Avni parkı yönüne doğru yürümekteydim. Yepyeni sarı uyarı taşlarının çoğu kırık ve yetersiz olduğundan oldukça da dikkat etmekteydim. Bu dokular normalde kaymaz ve silikonlu dokulardan yapılıyorlar. Ama bizde sanırım onun bile Çin malı var.

Henüz ne olduğunu anlayamadan bir anda havalandım. Yan yokuşa devrildiğimde sol dizim sol dirseğim ile ancak fren yaptım. Yardıma koşan güvenlik görevlileri zar zor beni ayağa kaldırdı. Üstümü başımı silkeleyip şaşkınlık içinde yürümeye çalıştım. Henüz uzaklaşmıştım ki sol parmağımdaki ağrıyı anladım.

Sonuç;
Bu kış yerinden çıkan kaldırım taşı sağ ayağımın bilek çapraz bağlarını kopartmıştı. Bu sefer de sol el serçe parmağım kırılıp beni bir kez daha uyarmıştı. Bir dahaki sefere ya boynunu ya kafanı kıracakasın.
Ah rantiye ve sömürü düzeni sen ne zaman adam olacaksın?

Şimdi açın gözlerinizi ve doğrulun yerinizden.
Dönün klavye ve ekrana.
Nasılsa daha okunacak ne çok makale var bunun yanında.
Söz sizde!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder