Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

24 Kasım 2011 Perşembe

ÇİZGİSİZ HARİTA METOT DEFTERİ!

Bir terzi yamağının gözünden eğitim denen stratejinin diğer yüzü
Artık vakit gelmişti, Yıllar önce (2006) sevgili Erol Mütercim'in dileği ile gerçekleştirdiğim İstanbul Ticaret Üniversitesi (Haliç'teki) ziyaretimin ardından yıllar geçmiş; bu ilk tecrübemin sonrasında Anadolu ve Kıbrıs adası dahil ziyaret ettiğim üniversite ve meslek yüksek okulları sayısı çoktan otuzu aşmıştı. Hatta bu tecrübelerimi kaleme alma sırası da gelmişti. Ancak mürekkep devri bittiğinden, bu kez parmaklarım sanal ekranın önündeki klavyede gezerek neler yaşandığını belgelemek üzere tuşlarda debelenecekti.

Ve de bir terzi yamağının gözünden eğitim denen stratejinin diğer yüzü görünecekti. İşte bu yüzden çizgisiz bir harita metot defterine benzeyecek ve belgesel özelliği de üstlenecekti.

29 MART YEREL SEÇİMLERİNİN ARDINDAN

Anadolu Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Yüksek Okulu Moda Bölümü, 2003 salonundayız. Eskişehir'de sert bir ayaz hüküm sürüyor. O tarihlerde ağlaklığına güvendiğimiz bir de asistan çakması ile mücadele etmekteyiz. Yere vidalar ile güya sabitlenmiş her yanı sallanan bir tırabzandan etkinlik salonuna geçiyoruz.

Hemen ardından okul televizyonu bir röportaj diliyor ve radyosunda canlı yayın yaptıktan sonra kayda giriyoruz. O da ne? Kameramanın önündeki öğrencinin sorduğu soruların cevaplarını verdiğimde kaydı kesiyoruz...
-Hayrola teknik bir sorun mu var?
-Hayır hocam, dekanımızın talimatı, kameraya bakmadan konuşacaksınız yana duvara bakarak
-Bunun sebebi ne?
-Biz bilmiyoruz format bu!!
-Güzel kardeşim eğer objektife bakarak konuşursam izleyici bunu daha şahsi yani sanki kendine olarak algılar ve yüksek ilgi ile izler ve etkileyici hale gelir.
-Hocam, onu bilemem bize söylenen bu, ancak böyle yapabiliriz.

Çarnaçar işi bitirip, hemen bitirme jürisine katılmak üzere okul binasındaki koridora kurulmuş milli güvenlik kurulunun benzeri yerleşime geçiyoruz. Çaylar ve kuru pastalar masayı süslemekte. Hummalı bir karmaşa da gürlemekte.Öğrenciler dört yıllık eğitim sonundaki mezuniyet ödevlerini üretip jüriye sunacaklar. Koridora, kumaş kaplı üç sandık çakma podyum olarak konuluyor ve iş sahipleri birer birer tasarımlarının hikâyelerini ve elbiselerini sergilemeye başlıyor.

Sarışın ama çok heyecanlı bir delikanlının işi elle tutulacak tek iş. O da zaten, her iki bölümü de aynı anda yaptığından niteliğe yönelmiş. Bir bir ardına işe yaramaz uyduruk polyester astarlıktan garibeler ucube kılığında gelip geçiyor.Kiminde pano eksik, kiminde çizim, kiminde ise giysi. Ama hepsinin bileklerinde ve boyunlarında bir sürü yayıntı bağlı. Prangalanmış yaratıcılığın nasıl da dumura uğratıldığını acı içinde izliyoruz. Derken yaptıklarına benzer kılıkta bir öğrenciye geliyor sıra. Adeta altı parçalı kızılay çadırı kılığındaki işi, ilkokulda bile yapabilirler diye düşünmeden alamıyorum kendimi. Anlatıyor da anlatıyor, "edilimin iz düşümü, oluşumun gölgesi" bir tek eksik olanlar davul tozu ve minare gölgesi.
- Güzel kardeşim anlatın hikâyenizi.
- EVRİM hocam!
- O konu başlığınız bu yıl. Ya sizin koleksiyonun hikayesi?
- Türkçenin renkleri hocam!
-İyi de bunların hepsi simsiyah?
-İşte ben de Türkçeye yapılan saldırıyı anlatmaya çalıştım.
-Türkçe olduğunu karakteristik harfleri olmadan nasıl anlayacağız peki? Ş, Ç, Ü nerede?
-İşte saldırı onlar hocam bakın ayak bilekleri el bileklerindeki aksesuarlar.

Bu durumda modellik yapan gençlerden birine yöneliyorum:

-Lütfen hareket eder misiniz?
- I-ıh olmuyor hocam!
- Kızım bunları nasıl dikeceğiz peki?
- Onu ben bilemem. Ben TERZİ değil MODACI olacağım hocam. Dikiş bilmek zorunda değilim!

Devamını ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Bilen biliyor zaten olup biteni.Haaa sakın bu kabul edilesi zor yaşanmışlık Eskişehir Anadolu Üniversitesine mal edilmesin. Ben yıllardır, Eczacılık Fakültesine, İEEE etkinliklerine, Güzel Sanatlara, Öğrenci Kollarına hatta İletişim Fakültelerine gider bol bol etkinlikler düzenlerim. Hatta çoğu zaman öğrenci evlerinde konuk edilirim, ama nicelik değil niteliktir ederim o yüzden karış karış yıllardır eğitim için her yeri gezmekte cehaletin üzerine ölü toprağı serpmekteyim.

Üç çeşit çizgi vardır eğri, düz ve kırık. Bir sonraki bölümde bakalım hangi okulu tutacaktır hıçkırık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder