Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

24 Kasım 2011 Perşembe

OH NE ALA NE ÂLÂ!

Nasıl iştir bu muamma?
Radikal gelebilir ama bence Ali Bulaç kendi açısından çok haklı. Neden mi?

Zaplar arasında gezerken o gün gözüme, bir haber masasında, gözlerinin içi camgöz gibi parlayan ama gözaltları kararmış bir adam takıldı...

Bu bakışlar son yıllarda malum medyada oldukça aşikârdı.

Ağdalı bir Bülent Ersoy uslübu ile konuşan zat-ı muhterem bir yandan cihat diyor bir yandan da elindeki moda dergisinin reklamını yapıyordu. Yanında ise oldukça seksi leopar baş örtüsü ve bol makyajı ile bir kadın daha vardı. Çingene pembesi daracık tayyör ceketinin içinden bile tüm vücudundan şehvet fışkıran, bir de moda yazarı olduğunu söyleyen işte o kadındı.

Kadının kadın üzerinden kul hakkı kapması ne kadar da acıydı...

Vatana millete hayırlı olsun!

Onların tabiri ile ılıman ortamda ihtiyaç duyulan bir de İslami moda degimiz olmuştu. Meydanlara dökülüp hakkını söke söke arayan mümin kadınlar için artık bir yolu bulunmuştu. Özellikle üniversiteli kızlarımıza başucu bir eser sunulmuştu. AMA yıllarca başı örtülü olduğu için okuyamayan kuma olmuş ya da köle olmuş kadınlarımız bir solukta unutulmuştu.

Ancak tatavacı, işkembecilerin camekânlarındaki pişmiş kelleleri andıran sırıtışla aslında o anda masa altında ellerini ovuşturuyordu.

Sürekli kapağı göstermeye çalışan zat, kapaktaki Queen yazan İngiliz Evangelist modacının adını bile bilmiyordu. Yanındaki kızcağız ise kem küm ile lafı zor doğrultuyordu.

Neymiş efendim, raflardaki moda dergileri kadınların muayyen günlerini bile kapaklara taşıyormuş. Hanımefendiler onları gözyaşları içinde arayarak hidayeti soruyormuş. Nasıl götürsünmüş kadınlar o dergileri evlerine? Ya kız çocukları bunları görünce psikolojileri ne olurmuş..?

Ana kızını nasıl eğitecek? Çıplak geldik, çıplak gideceğiz, aklımızı senin ithal kağıtlı siyonizmin mi örtecek?

Destur
Çüş...
Düşün kadınlarımızın yakasından.
Başı açık, örtülü, dönmüş, gülmüş; size ne onların anlayışından!

Burada da bitmiyor aymazlık ve bağnazlık.
O arada videolar geçiyor moda çekimlerinden.
Sırp- Hırvat mankenler belli ki Aksaray-Fatih otellerinden...
Rüzgâr üfüren bir de vantilatör. Her moda dergisindeki gibi tecavüzü hatırlatan loş depolar mı dekoratör?

Ama fotografçı da sanki sonradan yarım yamalak başını örtmüş bir triportör.
Her ne kadar açılar değişse de mankenlerde "Şöyle böyle yap" diye pozlar verdiren bir de genç erkek yan köşede…

Oh ne ÂLÂ!!! Kadının adı bile sende yokken nasıl oldun ulema?

Evet Mümin Türk kadını dünyaya bu dergi ile İslam Modası'nı sunacakmış!!!
Her tür Hıristiyan anlayışı, desen, kumaş, model zaten olağanmış...
Hazreti Muhammed (SAV) gibi sedir döşekte mi yaşasaymış bu çağda insanlar?
Her kadın cemiyete girip üst düzey yönetici ve holding patronu bile olmalıymış.

Deh derler valla!
İslam Modası'na göz atmak için Arap Yarımadası sokaklarına, Kuzey Afrika'ya bir göz atsana...

Meşrutiyet-Cumhuriyet ilanı bu olsa güler geçerler.
Adamın aklıyla değil ahlakıyla da sonra dalga geçerler.
Size radikal gelebilir ama Ali Bulaç bence bu konuda tamamen haklı:
Bunların beşer değil karanlığı eşer ancak cahil aklı...

O derginin matbaa mürekkebi ithal.
Onlara göre zaten Gutenberg İslam karşıtı ihtilâl.
Bırakın sürünsün istikrar
Bu topraklarda kadınının hakkıdır istiklal!

Her yerinden haram fışkırmış, makyaj malzemesi, iç çamaşırı, banka faizi reklamları almış dergi mi şimdi helal?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder