Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Nahoş bir loş..

Ankara’dayım..
Özel bir davetin ardından sabah, Akparti Genel Merkezi’ne bakan otel odamda uyanıyorum .. Arka cephedeki kapısında da garip giysiler içinde çağ dışı bir ulema güruhu var .. Pazar Pazar bunlar burada ne arar ? Pek de önemsemeyip kahvaltıya iniyorum. Nasılsa yine bir rantiye gezisidir şüphe yok görüyorum ..Daha sonra İstanbul’a dönmek üzere bize tahsis edilen minibüsümüze geçiyoruz .. Ancak yola koyulmadan bir de yanımızdaki İsviçre’li konuğumuza Anıtkabir’i göstermek istiyoruz…

Yabancıların otobüslerden inerek kuyruğa girdiği dış kapının önünde çakır gözlü bir görevli durduyor.. Siyah camlı minibüsün içini göremediğinden olsa gerek, sadece ruhsatı bırakmanın yeterli olamayacağını ve içeri bakması gerektiğini söylüyor.. Kapıyı açtığımızda iyi günler dileyerek kapalı bayan olup olmadığını soruyor. Bir şaşkınlıkla donuyoruz. Hayret dolu ama suskun gözlerle birbirimize bakıyoruz .. Kapı kapanıyor ….

Birkaç yüz metre sonra, Aslanlı Yol’un merdivenlerinden inince her yerin tesettürlü kızlar ile dolu olduğunu görüyoruz ve şaşkınlığımız daha da artıyor ..
Hiçbir aralığı ve ölçüsü aynı olmayan Aslanlı Yol’u yürüdükçe heyecanımız artarken şaşkınlığımızda ziyaretçi profilinden dolayı bir türlü geçmiyor…

Kabiri ziyaret edip galeriye yönleniyoruz… Ata’nın armağanlarını geçtikten sonra karşımıza, adeta çakma 1453 panaroma müzesine benzeyen Çukurambar balkonu kılıklı kromaj bariyerler çıkıveriyor.. Mecburen bir koridora yönleniyoruz. Güya Çanakkale Savaşı kılıklı galerinin, o ulu yere bu kadar mı sakil bir biçimde konulacağına hayret ediyor ve süratle terkediyoruz.

Hedefimizde nutuğun Almancasını konuğumuza hediye etmek olduğundan, Anıtkabir Derneği satış noktasına ilerlerken her menfezde bir başka fotoğraf denizi ile tarihe tanıklık da ediyoruz …Tam kasadan ödemeyi bitirip alışveriş poşetini aldığımda İsviçre’li konuğumuzu göremediğimizi fark edip geriye dönüyoruz… Kısa bir arayıştan sonra kendisini Atatürk’ün soyadı ve kadın hakları konusundaki fotoğrafların olduğu bölümde ağlarken buluyoruz….

İsviçre’den bile ne kadar önce bu haklara kavuştuğumuzu ama bu gün örtülü de olsa yüzlerce genç kızın Ata’nın huzurunda oluşunu bize gözyaşları içinde anlatıyor..

Kabirden ayrılıp şehirler arası yola dönemeye çalıştığımızda, binlerce turuncu devrim flaması, emperyal mavinin bayrağı ve Ak Parti beyazı süs püs ve balonlar dikkatimizi çekiyor. Meğerse yüzlerce otobüs ile pazar gezisi yapılırcasına milletin tüm yurttan toplanıp ücretsiz olarak getirildiği gençlik teşkilatı mitingi olduğunu anlıyoruz.. Bu nedenle, oradan kaçıp Anıtkabir’e giden gençleri bir kez daha kutluyoruz …

Nahoş görünen loşluğun hoş bir aydınlık oluşu olmazmış ki boş ….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder