Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Ne Akkürek ne akıl ürkek bize melek gerek

Küçücük bir çocuktum.
Teşvikiye caddesinde, Tikveşli apartmanında oturduğumuz yıllardı. Çapkın babamın yoğun sosyal yaşantısı nedeni ile birçok önemli kimliği de tanıma fırsatı buluyordum…
… ve yıllar geçtikçe, bu topraklarda ne idüğü belirsiz seviyesizliklerin ne denli rağbet gördüğünü bir kez daha anlıyordum.

Devrin en önemli politik mizah dergisi ŞAMBABA’nın kızı ile evli, yakışıklı, spor Amerikan arabalı mimar bey, çoktan genç ve ünlü sosyetik güzeli metres tutmuştu. Topağacı başına bir de butik oturtulmuştu. Adını o yıllarda bilmediğim bayanın varlığını, butiğine giren süper mini etekli ve akaju krepeli kabarık pembe saçlı seksi kadının da annesi olduğunu söylediklerinde ilk kez duymuştum. Üstelik o yıllarda zina da suçtu…

Aradan yıllar geçti. Babam yeniden evleniyordu.. Bir akşam üzeri Erenköy Ethem Efendi caddesindeki köşklerin olduğu bahçeye davetiye bırakmak üzere gitmiştik. Çam ağacının altındaki demir koltuklar ve taburelere tam yerleşmiştik ki o pembe saçlı kadın beliriverdi. Bir de ağzında sigarası, sarkmış dudakları ile alttan alttan bakan ihtiyar adam. Birkaç laf ardından peder davetiyeyi uzatarak “düğünümüz var bekleriz” dedi. Yaşlı kurt bana ve müstakbel üvey anneme bakıp: “İyi de, bunlar çok küçük evcilik mi oynayacaklar? Ama genç yaşta evlilik iyidir. Çok gezen babuş çok bok getirir” dedikten sonra beni yanına çağırmıştı. Şaşkınlıkla onun koltuğuna doğru boynum önde yürümüştüm. Genelde yaşlı amcalar o yıllarda başımızı okşarlardı. Bunağın elini kalçalarımda hissettiğimde yıl daha 1971′di…

Aradan yine yıllar geçti, sanırım 1978’lerdi. Bu kez modacı ve butikçi olan sapkın kurtun kızının defilesine hazırlanıyorlardı. Peruğunu takmadan müşteri karşısına asla çıkmayan bayan, aslında kullandığı aşırı uyuşturuculardan dolayı saçını kaybetmişti ve üstüne üstlük yoğun cilt problemleri de yaşamaktaydı. Bu durumuna rağmen mimar sevgilinin yerini devrin ünlü sahne kadınlarıyla meşhur olmuş Giresunlu bir çapkın bulabilmişti…
İlk defile asistanlığım olan o işte karşılaştığım o kadın, adını yıllar önce Topağacı başındaki butiği sayesinde tanıdığım aşifteden başkası değildi.
Yaşlı kurt ve pembe saçlı karısı göçeli yıllar devrilmişti.
Zaten sapkın kurtun erkek kardeşi kendini tren altına atarak intihar etmiş, onun oğlu ise cinsel uzvunun fotoları ile Kadıköy’den Fatih’e ne çok kadını taciz etmiş, tehditler ile canından bezdirmişti.

Sarkık dudaklı adamın oğlu ise alkolizmden vefat etmiş diğer bir kızı ise kansere yenilmişti…

Bugün sahil yolundan geçerken içimden bilin ne geçti?

Bir tarafta, güya erdem abidesi yapılmış bir kültür merkezi ama içi dolu beş para etmez ailesi bile kelek.

Birkaç yüz metre ileride ise bir barınak içinde yüzlerce masum melek!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder