Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Top’li iğne 6

Ağzımızdan gaz çıkardığımızda alt dudağımız hemen tüm görevi üstleniverirmiş. Pırt sesini çıkartmak için dilimizi değil alt dudağımızı kullanıyormuşuz. Şarbon, Veba, Tularemiya, hemoglobik ateşli hastalıklar (sarı humma), botulizm ve çiçek. Ha, ha, ha..
Biogözlem sensorlarına bir soralım bakalım dışarıdaki kadar içeride de güçlüler mi acaba? Ağzımızdan değil, Hayali Düşük Ali misali aklımızdan çıkıyor işte tüm bunlar. Ve o gece de, bu gece de hala aynı masada oturan o zatı muhteremler de bunun sorumlularından belki de sadece bazıları... Bence buna da bioterör denilmeli. Aynen Bio Visa misali, bugün de teröre karşı tüm bu iğrenç virüs, mikrop ve hatta mikro organizmaların aynen dinamit ve atom gibi iyi niyetle üretildiği idda ediliyor. İşte o müzayendezade veya balo salonları sayesinde, önümüze amel kıvamında dışkılanan hayatların neyin alt dudağına dönüştüğünü hep birlikte teammüden anlamaya başlıyoruz. Hem nasılsa, Botoks denen dünyadaki en zehirli maddeyi çekinmeden yüvudumuza enjekte ettirmeyi başarıyoruz. Aslına bakarsanız o botoks, bugün dünyada en kolay satın alınabilinir ve en tehlikeli ürünlerden sadece biri. Toksininden bahsediyoruz elbette. Eczanelerde göz altı tedavisi kılığında krem sıkan şırıngasından değil. Yeryüzündeki her insanı, 100 gram botuliniyum ile imha edecekler. Buna da hazır olalım. Hem de deniz manzaralı, lüks botulizm partilerinde. Neyin bio, neyin ise gerçekten homo olduğu sorusunu ise yaşayan diğer canlılara bırakalım isterseniz... Çünkü, cinselliğini aseksüelliğinden biseksüelliğine geçirilmiş, metroseksüilliğini heteroseksüelliğinde seyreltmiş, überseksüel ve homoseksüellik ile tartışmaları başlatılmış bir kavram kargaşasından bahsediyoruz. Örümcek kafalıların, örümcek bacaklarının kalın kıllarına yapışmış x, q, w gibi harfler vardı hani. Düşünsenize alfabedeki harflerin 29 halindeki seksüel hayatlar. İyi de yumuşak “G” bunun neresinde? Yoksa benmiyim o virüs olarak adlandırılan? Daha da monomatik düşüncelerin daha da homofobik beyinlerine sızasılardan! Ha, bir de Ugandalı maymunların Firo virüsleri var. Seçilmiş virüsler bunlar. Kimbilir belki de kendini kutsamıştır bu salak kutsallar. Gözünüzün önüne o masadaki suratları getirin şimdi. İnsanların görünen heryerini kanatarak, gerçek kişiliğini sergilediği Marburg Virüsü kimliklerine de bir göz atalım. Sıkılmayın ama biraz daha bir yerlerinizi sıkın bakalım. Bu gruptaki Ebola Zaire de halk treni vagonumuzda. Belki buna benzer trenler hep emperyalistlerin ve sömürgecilerin sadece yeraltı kaynaklarını kara Afrika’nın halkından çalmak için inşaa ettiği trenlerden. Belki de onların tersine, trenleri hızlı yapmaya çalışıp raylar yerine vagonları değiştirerek insanları ölüme uçuranlardan. Ve bu vagon şimdi Menekşe’de kapılarını yolcu alıp boşaltmak üzere yeniden açıyor. Birazdan Florya’ya gelip, o yaşta sırt üstü güneşe yatan evlatlıkların bugün anasının kaçtığı şoföründen doğma adamların altında da hala aynı yerde aynı şekilde yattığını izlemiyor mu bu topraklar? Yarı milli ama çoktan ve koktan millemiş sermaye mi yapıyor bunu bilemem ama bir biçimde yapıyorlar işte. Eee. Yapa yapa yapağı olsalar da, hala vazgeçemiyorlarsa, mutlaka bir iş vardır bu işin içinde. O işlerin içinde de, Müptezel beygir kılıklı para simsarları yokmuydu hani? Hani, o devirde kiralık jigololarının çantalarında beş yıldızlı otellerden aşırılmış yatak örtülerinde yatmıyor muydu? Mühürdar yakınlarındaki Vezüv sobalı, Puryak talaşı yakılası bakır termosifonlu evlerde yeşermemişmiydi aynı terane hayatlar? Plastik çiçeklerin altında bahçevan süzgeçinin ibriğinden bugün sofralarımıza da akanlar aynı partilerde kadeh tokuşturmuymuşlardı acaba? Suyu arındıran ve andıran 731’leri (!) belkide feyz aldığı hikayelerden sofra içeceği olarak dökülen hayatlar da yeşertiliveriliyor şimdi. Kanayankaya balkonlarında. Hadi gelin onları Sarin (sinir) gazı ile biraz daha sinirlendirelim mi ne dersiniz? Hani 2000 yılanda, ellerinde tuttukları mikrop miktarını imha edecekleri konusunda andlaşma yaptıkları protokollerde Rusyalılara ve Amerikalılara ne oldu dersiniz. Her yalan gibi 3. Sınıf hamur kağıtların kapaklarına kelepçe olmaktan başka işe yaramazlar mı?

04.07.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder