Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Top'lu iğne 24

Şimdi reklam arası!

Peruğu yampirmiş Ayşe teyze edalı Amerikan stili memnune, beyaz önlüklü adama elinde mikrofon olduğu halde yanaşmış, pişmiş kelle ifadesindeki suratı ile şöyle soruyor.

-Ev hanımları çok merak ediyorlar.
Acaba bu kadar taze çileği nereden buluyorsunuz?

Gözlerimizin önünde birden stüdyo içine kurulmuş bir çilek tarlası beliriyor.
Yine amerikan portre kadrajda ise cefakar Anadolu kadını rolündeki oyuncu elleri ile çilek topluyor.

-Biz çilekleri mevsiminde tek tek seçerek ve üreticisinden alarak derin dondurucularda kullanım vakti gelene dek taze taze saklıyoruz.

-Evet hanımlar gördüğünüz üzere aynen evinizdeki gibi.

Doğru vallahi.
Arnavutköy sırtlarından biraz da Osmanlı çileği toplasalar da kokusunu da dondursalar dedirtir bunlar insana.

-Peki ama rengi nasıl o kadar pembe oluyor?

-Pancar kullanıyoruz ki bkz. Tamamen doğal.

O arada, yarım bir kırmızı pancar, sapından hallice kavranmış,
Hariri suikastinin rengindeki akışkan bordo sıvıyı karıştırmakta laboratuvar tüplerinden birinde.

-Evet hanımlar aynen kompostolarda kullandığımız gibi değil mi?
Peki nasıl bu kadar kıvamlı olabiliyor bu yoğurtlar?

Beyaz önlüklü kimyager gıda mühendisi ise aynı kadrajda, genetik biliminin de verdiği hinlik ile şöyle açıklıyor.

-Suyunu alıyoruz imalatda. Aynen evlerinizdeki süzme yoğurt gibi.

-Peki bu kadar uzun süre rafta nasıl kalıyor ki?

Ve işte en can alıcı nokta dramatik bir cevapla burada yaşanıyor.

-El değmeden özel makinelerde imal ediyorlar.

İneklerin memesine yapışan vahşi aletler gibi, bir başka otomasyondan,
petrol türevi kaplara alçı kıvamında sistematik boşaltımlar apışarak devam ediyor.

-Asla bakteri barındırmıyor. O yüzden de hiç bozulmuyorlar.

Hey gidi nanino hayat! Memnune reklamdan aldığı paradan memnun tekrarlıyor;

-Aynen evlerinizdeki konserveler gibi hanımlar.
Güvenle çocuklarınıza yedirebilirsiniz!...

Ben de şunu ekleyeyim bari. Aynen çilekli peynir gibi.
Yatılı yıllarımda beyaz peynirle vişne reçelelini, tereyağını da (ki margarin modası başlamıştı) bal ile çatalla eze eze püre yapar öyle yerdim. Ama böylesini hiç bilmezdim. Hey gidi tadında kokusunda ve rengindeki hayatları bize zorla sunanlar. O satan değil de, stokları fazla dolan vatanın konserveleri yüzünden mi çıktı acaba İran – Irak savaşı demeden geçemiyor bu durumda insan.

Duygusal reklamdaki su satan çocuk geliveriyor gözümün önüne.
Açıkta üstelik hijyen olmayan sağlıksız plastik bir kapta.
Hem de Eminönü’nde..
Yeni cami önünde...
Metal paralar, slow montion (ağır çekim) avuçlarına doluşunca da,
kaldırımın işgal edilmemesi için artık bir yasal neden kalmıyor.
Bir plaj şemsiyesi, bir kaç tahta tabure ve yeni mamul limonata dahi artık mönüde...
Para, para ve para.
Ara, ara. Sen daha hala adaleti ara.
İçine kim sürç-ü lisan ettirdi acaba?

Sanki ekranın alt köşesindeki kronometre zamanı geriye çevirmiş,
saniyeler hızla ve gittikçe de azalmakta.
0 noktası mı hatırlatılmak istenen acaba?
Zekeriya hoca, program başı aldığı bağışı unutmuş, bir gazeteciye Hıristiyanların 5. Ordusu’nu bir de edep yerlerine endeksliyerek anlatmakta.

Türk mühendisliğinin ürünü ise Eskişehir yerine alttan alttan Singapur’dan el sallamakta. Sponsorlu spor yazarı ise omuzlarından aşağı, boş havuzda bikini ile paparaziye yakalanmış başkan misali Yahudi’nin tesettür eşarbını sallamakta.

Aklımda omzunda askısı, elinde çanı mahalle yoğurtçusu da var.
Arka bahçede tavuk yetiştirmek bile yasaklanmış günümüze göre tok olduğumuz günlerdi o zamanlar. Ekmek altmış eski kuruş, Özdemir Erdoğan’dan ise hava da bedavaydı hatta su da. Şimdi çanlar kimin için çalıyor bilmem ama; bu yurdun üretenine, çalışanına, doyuranı ve koruyanı için değil mutlaka.

Kilitlenmiş hibrit tohumlar da var hani.
Tavuk yiyen eşcinsel olur’lara karışıyor ve hemen ardından hormonlu domates ödülleri sahiplerine ulaşıyor. Buğdayımı, mısırımı istiyorum ben. İçinde oyuncak çıkan paketli cipsini değil. Pastorize yumurta dedinizdi, elimdeki artık süt şişesi bile değil.

Şimdi kurtlar sofrasındayız sanmayın.
Herkesin bu aralar malum yalanlara karnı tok olsa da gözle artık aç değil.
Çikolata, cips, süt. Peynir, yoğurt, sucuk.
Gıda mı gıda.
Deterjan, şampuan, çamaşır suyu ise kimya mı kimya!
Banka, inşaat ve otomotiv sermaye mi sermaye.
Hanginizden başlasak acaba?
İsterseniz bir reklam arası girelim.
Bir dahaki bölüme aragazı verelim :

Şimdi reklamlar!...

03.10.2007
Terzi yamağı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder