Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Top'lu iğne 4

Alanya'nın gelenekleri kadar erken satılabilsin diye karpitlenmemiş muzları da aklıma geliyor bu kez. Bu kez, Anamur' daki Kız Kalesi' nin eteklerinde ayaklarımı ıslayıp, Akdeniz meltemlerini soluma ihtiyacını hissediyorum. Genelde daha az deterjan içmek uğruna değiştirmediğim, iyice soğumuş ama ağzı da hayli yağlanmış parmak izim dolu bardağımın dibindeki tortulu artıklarda gerçeğe dönüşüyor hayallerim. Kesif puro dumanının gırtlak yakan kırmızı yüzüklü kokusu, tekkeleşmiş mekandaki çiğnenesi hayatlarda duygularımın gözyaşlarına dönüşmüş halini yansıtıyor ve yürüyen merdivenlerden açık havanın kararmış gülümsemesi ile birkez daha karşılaşmak üzere hızla oradan da uzaklaşıyorum.

Olası bitesi ne mi dersiniz?Şu yaşam denen likitimsi birikintinin kıyılarında, durmak bilmez muhtelif dalgaların sürtünmesinden bıkmış ve aşınmış çakıl taşlarına dönüştürülüyoruz sanki! O kıyılardan, Kısa kalın uzuvlu ne üdüğü belirsiz otoparkçıların başarılarında ton ton cebe sıkıştırılmış tankerlerin yüzüşünü izlettirliyoruz..Sonra, bir yaramazın elinde üçbeş sekte su üstünde zıplatılıp taşlanmaya çalışsa da o tankerler onların yarattığı burun altı dalgalarıyla da aynı ile sahile yeniden fırlatılıyoruz. Yeknesak kumsala karışıp un ufak olana dek bu böyle devam ediyor. Oysa birde akarsu çakılı olmayı başaranları düşünmemiz gerekmez mi?. O küresel ve kütlesel yapıları ile debisine göre yol alan. O yolculuk boyunca yer yer sakin akıp yer yer çağlayanlardan dökülen ve çavlanlardan kayacıkları da bir düşünmemiz gerekmez mi?

Onları da aşınmanın maraziyetinden muzdarip sürüklenip gidiyorlar sanırsınız. Yok. İşin aslı o değil işte. Onlar da, diğer çakılların yanlarına gelip, aynı sürece tekrardan başlayana dek bıkmadan tecrübe kazanıp bilgi kaydediyorlar. Ve her iki çakılda sonunda kum olup malum kumsala karışıyorlar. Dalgalar ile o kumsallar (nedendir belli) asırlardır kucaklaşıp bir türlü kavuşup kaynaşamıyorlar. Sonra, birden vahşi bit kepçe darbesi ile yuvasından alınıp, yıkanamamış tuz yüklü laz müteahhid yaşamları ile çimentoya karılıyorlar. Anayurtlarından dinamitle sökülmüş kardeşlerinin mıcırları ile harmanlanıp yüzlerce yıl sürecek esaret için belki de bu pizzacı müteahidin müdürünin hela taşındaki sıvaya dönüştürülüyorlar. Ama onun mezar taşı sıvası olmak seçeneği de olduğunu bu çakal simsarlar hala umursamıyorlar...
Hey bre kokmuş kokuşmuş leş yiyicileri. Sıkı durun bakalım.Yamak defikasyona devam ediyor.

Teferruatlı tesettürün banknot kokulu parfüme bulandığı salondayız şimdi.. Hangi sermayeden iddaada dekorasyon tutturmuş sahte sahneli otel, illete millete sarınan zibidiler ile hınca hınc dolu. Günlerce provalara gidip gelen, Ata’yı, Adana’daki bir otel odasında ki Ataput zanneden zihniyet henüz diğer davetler gibi fuayede çöreklenmemekte. Gelin Hanım Partinin rengini yeşertmiş kandilcinin önünde otelin girişinde, ayakta terlik belde kırmızı kurdele dolanıp duruyor. Bu oteli kızlık davasına manşet düğünden de tanırız aslında. Buyurun İlletli vekillerin çocukları evleniyor ve fendomental ekalliyet de orada şuursuzca eğleniyor. Lafı uzatmayalım. Salona geçiyoruz. En önde dört masa belli ki kalantor. En sağda oğlan tarafı adeta liberalizm rüzgarı. Nakliyeden miras eğriyolların zenginleri ne yapsalar boş. Birkaç Histanbul s.o.s. yetik dulu da onların masada. Aynı masadaki ince uzun geçkin genç de ne İnce Memed, ne de Uzun Hasan. Yanıbaşı masa bom boş ama masanın başı çeşmebaşı misali kalabalık. Bir sonraki masa kız tarafı ise tamamen dedikodudan mamul cüz cüz etrafı mideye indirmekte.

Elbette Sicilya'nın Palermo’lu Palagonya prensesi kılıklı karıları değil o gece salonda çöreklenmiş olanlar. Zevk düşkünü aristokratların, beşyüzyıl önceki gösterişli saraylarının balo salonlarında kalmış, kıkırdaşan memebaşlarını salondaki binlerce gölgenin ışığı ile titrettirerek esmer prenslere saplamış bakışlı karılar da gelmeyecek o masaya. Bakın bu durumda bu hayatların benzerlerini günümüz hayatları ile kıyaslamamak lazım o zaman. Orada 500 yıldır yaşayan dükalık kökenli bir ailenin şimdi rahip olan oğulları olan Peder Donatello'ya kulak uzatmak elzem gerçekten bu zaman. O yüzden bu kez haftaya dek bana biraz zaman…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder