Bu sayfada yer alan tüm yazı, resim ve buna benzer içeriğin tüm hakları Barbaros Sansal'a aittir. Izinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.

27 Ağustos 2009 Perşembe

TOP’LU İĞNE 2

Kupalı ve kulplu "redöşase" (girişin yarım üstü) pizzacının üstündeki metresinin evinde, altkattaki fırının ısısından da beleşten yaralanıp halvetlenen patron ise 500 metre ilerideki karısının evinde yalıçapkını topalını sinsice ona buna sürüyor. Geçkinlerin asar-ı antikacısı ermeni simsar ise bu evde de (kişiye özel) müzayede servisini cüzdanlara sokmakta hiç zorlanmıyor.Bir yanda ahmak oğullarının kızlık sevdası gazete manşetlerinde trilyona patlarken, pembe jat tesbihli saat koleksiyonlu evlatlar ise har vurup harman savuruyor.Eee barajlar dolu ya! Ah şu yüzmilyonluk türkiye hayali. Sen neymişsin be abi?

Beleşten ve de devletten ele geçme golf otellerinden birinin müdürünün villasında ise yedek lastik hayatlar pazarlanıyor. Kadın sekreterlerden, işbağlama aracılığı ile otel odasında komisyon olarak yakaladığı avantalarını da ekleyip uslubuna şöyle bir üstünkörü göz atınca da, pasta ve zeytinyağlı tutkunu annenin bilmeden aşçıbaşına ne paralar ödediği askari ücretlilerdede yürek kanırtabiliyor..Ayakkabı numarasından beden bulma savaşını (Rükreş Borjiya entirikaları yüzünden) muhakkak kaybedeceğiniz bu zavallı ve kaleiçi pansiyonundan yetişme zıplama züppe, bir yandan da yenilenecek binanın İngiliz mimarına yaptıracağı beleş villasının panoramik hayalini kuruyor. Öbür kıza gelince, zaten trilyona başkan adayı içgüveysi damat da yok muydu yani?. Şimdi öbür kıtanın, yeni bir kentinde, ikibuçuk milyon musadoları eder dairesinde mıhlama yiyormuş diyorlar. Hey gidi çarıklı erkanı. Bre destur! Kesilen çamların yerine topu deliğe koyma vakti elbet gelecektir. Bilgi ve görgü hırsızlığına uzanmış elleri kimbilir belki de Ömer Seyfeddin'in diyetinde kesilecektir.

Sözü süzmenin gereği yok demiştim ya ayrıca bakire de dönüşmüyor, sızınca daha da lezzetli olduğu hala sizlerce de açık değil mi?.

Asitli burjuvanın gazlı yaşamından çıkıp nenelerimizin laflarına bir dönelim derim. Bokun adı ne zamandan beri hülasa-ül ala oldu? Elimizde bir kumanda hayatı zaplıyormuyuz acaba.? Acaba anlıyormuyuz bize farkettirmeden anlatmaya çalıştıkları kavramları. Bilmediğimiz kavramlar üzerine mi savaşıyoruz yoksa o kavramları kavramaya çalışmamışların kavram kargaşası mı dimamızda var olan? Şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı sıkıntılı kavramları bırakalım hadi. Şimdi ağız kulak mesafemizi sıfıra indirmenin başka yollarını arayalım.

Sosiyatimiz (sosyal siyaset) soslu zadelerimizden birine şunu dedirtmişti:
"Türkçe bilgisayar diline en uygun dildir." Sonra o zihniyet, iktidarlarındaki hezimetten kıçtaki dövmeye kafayı takmışken, bir de alfabeye q- x- w gibi harfleri ekletmişti. Neymiş efendim, bilgisayar dili ilkokulda öğrenilirmiş."Aklıma Ata' nın resmi geliyor ama otel odasında medya kurbanı afyonlanmış Ata' nın değil. Kara tahtada, elde değnek latin alfabeleri sunan Ata' da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder